Türkiye için başlıca gündem ekonomi diyebiliriz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, uyguladığı yoğun finansal kısıtlama ile vatandaşların hükümet karşıtı olmasına neden olmaya devam ediyor. İç piyasaların kilitlenme noktasına geldiği bir dönemde bankalar üzerinden gerçekleştirilen kısıtlamalar ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Taksit sayısını kısıtlayan, nakit avans kullanımını kesen yeni süreç nedeniyle insanlar evlerini, arabalarını satma yolları ararken, sürecin böyle devam etmesi Ekim ayı sonu itibariyle sokak olaylarını tetikleyebilir. Ve yine Eylül ayı itibariyle çok sayıda kredi, kredi kartı ile başka alacaklılar borçlusunun icralık olduğunu veyahut intihar ettiğini duyabiliriz…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi ve idari değişimleri küresel savaş riski nedeniyle ötelediği bir dönemde maalesef ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor. Enflasyon Muhasebesi sürecinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekibinin verdiği kötü sınav gösterdi ki, erken seçim her açıdan kaçınılmaz bir sonuç.
Elbette umutlar tükeniyor. İnsanların bugüne dair enerjileri biterken yarına dair hayallerinin yerini hızla kabuslar alıyor. Bir yanda kötüye giden ekonomi öte yanda ısrarla mülteci alma arayışları ile maalesef hükümet güven kaybediyor. Son olarak 15 yaş altı ve belli bir yaş üstü insanların Türkiye’ye vizesiz girişini kolaylaştıran yasa ile tepki toplayan hükümete tepkiler çığ gibi büyüyor…
Okulların açılmasına kısa bir zaman kala artan eğitim masrafları ve yine devlet okullarının zorunlu ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamasına engel olan mevzuat ve genelgeler ile yüzleşiyoruz. Kamu çalışanlarının ücretlerinde yapılan iyileştirmelerin bile eridiği şu günlerde “hayat çok pahalı” sözünün yerini, “aldığımız nefes bile parayla kardeşim” cümlesi aldı.
Birçok şehirde yaz aylarında köy hayrı olarak öne çıkan programlar iptal edilirken son dönemde “köyümüzde veya yöremizde cenaze yemekleri kaldırıldı” açıklamalarını duymaya başladık. Fakirliğin köylere kadar ulaştığı bu dönemde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan Milletvekillerinin de sesi soluğu çıkmıyor. İktidar çözüm üretmekten yoksun kalırken, muhalefetin iktidar olmama gayreti içerisinde halk şaşkınlığını gizleyemiyor.
Adli, İdari ve Mali AF beklentilerinin somut karşılık bulmadığı, yüksek kira fiyatları ötesinde sıfır daire ve araç maliyetlerinin çok yüksek olduğu günümüzde teknik bakım ve montaj maliyetleri de yüksek.
Piyasalarda usta bulunmadığı, bulunan ustaların çok yüksek fiyatlara zor zahmet iş bitirdiği şu günlerde bürokratlar sessiz, vatandaş ise burnundan soluyor. Sözün özüne geldiğimizde karşımıza çıkan tek sonuç; ağlayan çok derman olan yok diyebiliriz…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
Umutlar tükeniyor mu?
Türkiye için başlıca gündem ekonomi diyebiliriz. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, uyguladığı yoğun finansal kısıtlama ile vatandaşların hükümet karşıtı olmasına neden olmaya devam ediyor. İç piyasaların kilitlenme noktasına geldiği bir dönemde bankalar üzerinden gerçekleştirilen kısıtlamalar ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Taksit sayısını kısıtlayan, nakit avans kullanımını kesen yeni süreç nedeniyle insanlar evlerini, arabalarını satma yolları ararken, sürecin böyle devam etmesi Ekim ayı sonu itibariyle sokak olaylarını tetikleyebilir. Ve yine Eylül ayı itibariyle çok sayıda kredi, kredi kartı ile başka alacaklılar borçlusunun icralık olduğunu veyahut intihar ettiğini duyabiliriz…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi ve idari değişimleri küresel savaş riski nedeniyle ötelediği bir dönemde maalesef ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor. Enflasyon Muhasebesi sürecinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ekibinin verdiği kötü sınav gösterdi ki, erken seçim her açıdan kaçınılmaz bir sonuç.
Elbette umutlar tükeniyor. İnsanların bugüne dair enerjileri biterken yarına dair hayallerinin yerini hızla kabuslar alıyor. Bir yanda kötüye giden ekonomi öte yanda ısrarla mülteci alma arayışları ile maalesef hükümet güven kaybediyor. Son olarak 15 yaş altı ve belli bir yaş üstü insanların Türkiye’ye vizesiz girişini kolaylaştıran yasa ile tepki toplayan hükümete tepkiler çığ gibi büyüyor…
Okulların açılmasına kısa bir zaman kala artan eğitim masrafları ve yine devlet okullarının zorunlu ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamasına engel olan mevzuat ve genelgeler ile yüzleşiyoruz. Kamu çalışanlarının ücretlerinde yapılan iyileştirmelerin bile eridiği şu günlerde “hayat çok pahalı” sözünün yerini, “aldığımız nefes bile parayla kardeşim” cümlesi aldı.
Birçok şehirde yaz aylarında köy hayrı olarak öne çıkan programlar iptal edilirken son dönemde “köyümüzde veya yöremizde cenaze yemekleri kaldırıldı” açıklamalarını duymaya başladık. Fakirliğin köylere kadar ulaştığı bu dönemde maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan Milletvekillerinin de sesi soluğu çıkmıyor. İktidar çözüm üretmekten yoksun kalırken, muhalefetin iktidar olmama gayreti içerisinde halk şaşkınlığını gizleyemiyor.
Adli, İdari ve Mali AF beklentilerinin somut karşılık bulmadığı, yüksek kira fiyatları ötesinde sıfır daire ve araç maliyetlerinin çok yüksek olduğu günümüzde teknik bakım ve montaj maliyetleri de yüksek.
Piyasalarda usta bulunmadığı, bulunan ustaların çok yüksek fiyatlara zor zahmet iş bitirdiği şu günlerde bürokratlar sessiz, vatandaş ise burnundan soluyor. Sözün özüne geldiğimizde karşımıza çıkan tek sonuç; ağlayan çok derman olan yok diyebiliriz…