Türkiye’de “devlet kimdir” sorusunu sorduğumuzda ekseriyetle alacağımız cevap, “devlet babadır” olur. Ve genellikle milli hitaplarda “Devlet Baba” ifadesine çok sık yer veririz. Bursa Haber Gazetesi sütunlarında ve dijital mecralarında yine sizlerle buluşurken, özellikle bu konu başlığı ile merhaba demek istedim tüm okurlarıma ve takipçilerime…
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemini “Devlet Başkanlığı” yönetim sistemine çevirdiği günden beri bazı hususlarda çok hızlı kararlar alırken, bazı hususlarda uygulama eksiklikleri veyahut yetersizlikleri ile yüzleşiyor. Gelinen noktada Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın “Yeni Anayasa” çıkışı da bu minvalde bizim haklı olduğumuzun en net teminatıdır diyebilirim.
Peki, hızla ve acilen hangi kararlar alınmalı ve uygulamalar hayata geçirilmeli?
Kabul etmeliyiz ki, ekonomi herşeyin başlangıç paketidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının ağır ve adil olmayan vergi kanunundan hızla kurtarılması, sosyo ekonomik dengenin adalet ile topluma tecellisi açısından elzemdir. Yüksek vergi yüzdelerinin ötesinde, ekonominin ve ticaret ile her türlü üretim ve hizmetin muhasebeleştirilmesi süreçlerinin de sadeleştirilmesi şarttır.
Toplumu yüzde 1, yüzde 8, yüzde 10, yüzde 20 gibi çok çeşitli vergiler ile boğmak ve ödenmeyen veyahut ödenemeyen vergiler ile dışlamak yerine ödenebilir tek tip vergi oranları ile kamu barışı sağlanmalıdır. Vergi kaçakçılığı ve vergi ziyanı ile ödenmeyen vergi süreçlerini bu yöntemle tedavi edebiliriz.
Bu konuda başta emekli ve asgari ücretliler olmak üzere kamu çalışanlarının tüm kademeleri dahil olmakla tüm ücretliler “adil ve ödenebilir vergi” ile mükellef kılınmalıdır. Dolaylı vergi, ÖTV, ıvır zıvır bir sürü vergi kalemi ile vatandaşlardan temin edilemeyen vergiler yerine sabit oranları vergiler ile vatandaşların, “Devlet Başkanlığı” hükümet sistemi ile arasındaki sorunları çözmesine fırsat verilmelidir. Ve yine bu süreçte “Vergi Affı” ile birlikte vergi affından taksitle faydalanmak isteyenlere “ödenebilir faizsiz taksitlendirme” sistemlerini kamu bankaları aracılığıyla sisteme dahil etmeyi başarmalıyız. Toplumsal barışı başta ekonomi merkezli sağlayarak diğer hususlarda getirilecek “AF” çözümleri ile hem hukuki hem idari hem de mali barışı sağlamak mümkündür. Cebinde parası olan, alım gücü olan kimse suç işlemez! Suçun ve suçlunun ana gerekçesi “yokluk” kavramıdır.
“Devlet” tüm katmanlarında ve kademelerinde “Baba” olduğu gerçekliğini hatırlayarak yegane varlığı olan “Evlat” yani “Vatandaş” kavramını hem korumaya almalı hem de güçlendirerek sahiplenmelidir. Bugün “Terörsüz Türkiye” mottosunu hayata geçirmek isteyenlerin “zengin vatandaş” mottosunu da hayata geçirmeleri elzemdir.
Deprem başta olmak üzere her türlü doğal afet ve savaş durumu ile karşı karşıya olan Anadolu halklarını Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatısı altında daha güçlü ekonomiler ile bütünleştirerek Devlet olgusunun güçlenmesine dayanak oluşturmalıyız. Bu sebeple “Devlet”, “alan el olmak” yerine yeniden “veren el” ve “denetleyen güç” olduğunu vatandaşlarına göstermek zorundadır. Devlet, tüm toplumlar için ana otoritedir. Türkiye’nin mevcut stratejik konumu ve askeri yeterlilikleri onu aynı zamanda toplumlar ve devletler üzerinde kimi zaman bölgesel kimi zaman küresel otorite olmaya mecbur kılmaktadır. Bu sebeple Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin içişleri her daim dışişlerinden daha mühim olmuştur!
Unutmayınız, bir insanın karnı ağrımadığı müddetçe baş ağrılarının bir önemi yoktur! Çünkü karın ağrısının sonuçları; mide bulantısı, kusma, ishal ve bağışıklık sisteminin uzun dönemli devre dışı kalması ile sonuçlanabilir. Bu sebeple bugün “Türkiye’nin gündemindeki ana sorun baş ağrısı değil, karın ağrısıdır” diyerek hepinize keyifli bir gün diliyorum…
Kutluyorum