Evet, yine gözlerinin fal taşı gibi parladığını görüyorum değerli halkım. Savaş, ne kadar uzak? Savaş, ne kadar bize yakın? İşte tüm bu soruların cevabı hemen dibimizde diyebiliriz…

Her gün üstümüzden “sivil havacılık” ve “uçuş eğitimi” adı altında uçan tek motorlu uçaklar ile gyrocopter, vip helikopter tarzı hava taşıtlarının yarattığı Ulusal Güvenlik açığının farkında mıyız? Herşeyden önemlisi bahse konu uçuşların kontrol ve takibini hangi resmi makamlar, nasıl yapıyor? İşte bu soru en can alıcı soru diyebiliriz…

Hava kontrol kulesi olarak yetkili ve etkili bir birimin olmadığı Yunuseli Havaalanından kalkan ve oraya inen uçakların iniş kalkış takipleri nasıl yapılıyor? Bu uçuşlarda kimlerin, kimler ile uçtuğu biliniyor mu? Bu uçuşlar ile sınır içi veya sınır ötesi gayri resmi faaliyetler yapılıyor mu? Bir yerden bir yere kaçak yada yasa dışı unsur transferi mümkün mü? Askeri alanların içerisinde ve şehrin tamamının havadan görüntüsünü çekebilecek uçuş özgürlüğü ile darphane gibi para basan uçuş okulları ve sivil havacılık birimlerini mali ve idari açıdan kim, nasıl denetliyor? Sivil Havacılık Genel Müdürünü teknik olarak hiç görmediğimiz Bursa’da, Genelkurmay Başkanlığı böylesine stratejik bir açığı nasıl gözden kaçırıyor merak etmiyor değilim…

Yüzbinlerce insanın ve kilometrelerce alanın üzerinden uçan bu hava araçlarının terör amaçlı kullanılmayacağını kim iddia edebilir! Şehrin Valisi, şehri ziyaret eden bir Bakan veyahut yabancı misyon havadan bu kadar denetimsiz bir araç ile hedef alınabilir mi? Ki, Bursa'da birkaç yıl içinde iki hava aracı şehir içerisine düştü ve ölümlü sonuçlar ortaya çıktı! Yani kamikaze saldırısı mümkün diyebiliriz...

Halihazırda sürekli ifade ettiğim şekli ile Polis Helikopteri olmayan Bursa’nın, Askeri Helikopterlerinin yeterlilik durumu ise tartışmaya açık!

Çok sayıda stratejik sanayi bölgesi bulunan Bursa gibi bir şehrin stratejik öneme sahip barajlarını da değerlendirmeye aldığımızda sivil havacılık yada uçuş eğitimi adı altında düzenlenen hava faaliyetlerinin kritik hassasiyetini Yerel ve Ulusal Güvenlik Tehlikeleri açısından gündeme taşımayı vatandaşlık borcu olarak görüyorum. Umarım Bursa ve Ankara dinamikleri üstümüzden başımıza dinamit yağmadan bu konuya gerekli hassasiyeti gösterirler. Nitekim Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarından şehirlerimize hava araçları ile gerçekleştirilen terör saldırılarını unutmuş değiliz…

Sürekli İsrail saldırıları nedeniyle şahsıma sorulan “Türkiye savaşa girer mi?” soru başlığını da bu şekli ile gündeme taşımış olayım. Türkiye’nin en stratejik üretim merkezi olan Bursa’da, tarım ve sanayi üretimi ile su kaynaklarını bu şekilde hedef alan uçuş denetimsizliği nedeniyle herhangi bir terör unsuru yada hücresi buradaki hava unsurları ile kolaylıkla terör faaliyetleri gerçekleştirebilir mi?

Herhangi bir şekilde Bursa’da yüzlerce insanın hedef alınabileceği sansasyonel bir eylem gerçekleştirilebilir mi? Ve daha önemlisi bu uçuşlar esnasında havada el yordamı ile yakıt ikmali yapıldığı iddiaları hususu doğru mudur? İşte tüm bu sorular ışığında bir kere daha soruyorum; Bursa, sivil havacılık denetimsizliğinin yarattığı güvenlik açıkları nedeniyle havadan bombalanır mı?