Kabul etmeliyiz ki; Türkiye, erken seçim sürecine girmiştir. Bürokratik yetersizlik ötesinde siyasi istikrarsızlık sürecine de giren Türkiye’de, yeni bir siyasi lider ile yeni bir siyasi hareket için gün saymaya başlayanlar var! Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Bursa programlarında gördük ki; CHP, Türkiye’yi seçime götürecek ve iktidar olabilecek bir yeterlilikte değil! Ve yine görmekteyiz ki; muhafazakâr seçmen, AK Parti sonrasında yeni bir merkez sağ parti ile kenetlenme arzusu ve gayreti içerisinde…
Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuklarında oturan Milletvekillerinin hak edişlerini almaları için 2 yıllık sürenin dolması gerekiyor. Peki; 85 Milyon vatandaş, 600 kişi için mağdur mu edilecek? CHP başta olmak üzere muhalefet siyasi partileri bu durumu halka bastırmaya devam ettikleri müddetçe, sandıklardan iktidar mı çıkabilecek? Milletvekili maaşlarının emekli maaşlarının 10 katı olduğu Türkiye’de; yeni gündem Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile Kaymakam ve Valiler arasında ki maaş uçurumu diyebiliriz! İl Cumhuriyet Başsavcısının İl Vali’sinden 20 bin TL, İlçelerde ise Kaymakam’dan 8 bin TL fazla maaş alacak olması bürokratik bir kriz yaşanmasına neden oldu. Peki, kamu çalışanlarının maaşlarının bu kadar yüksek olması husus öne çıkarılarak ne yapılmak isteniyor? Hiç, düşündünüz mü? Son ortaya atılan Savcı, Hâkim, Vali ve Kaymakam maaşlarının da emekli maaşlarından 10 kat fazla olduğu gerçeği ile toplumda nasıl bir algı süreci başlatılmak isteniyor?
Türkiye’de tam anlamı ile bir kriz olduğunu iddia edemeyiz. Ancak gelir adaletsizliği olduğu aşikâr! Ekonomik kriz ile kaosa sürüklenmeyen Türkiye, birçok alandaki adaletsizlik gibi gelir adaletsizliği ile de gündeme taşınıyor. Ve vatandaşa; “senin vergilerin ile görev yapan ya da senin oyların ile seçilenler senden daha fazla maaş alırken sana; camide hoca sabret diyor, bürokrat ve siyasetçi seni dinlemiyor, sen daha nereye kadar sabredeceksin?” denilmek suretiyle aslında toplum gizli bir halk ayaklanmasına içten içe hazırlanıyor. Vatandaş; çok fazla uzun sürmeyecek bir süreçte, bastırılmış duygularına yenik düşecek ve bir kıvılcım ile sokaklara dökülecek! Peki, bunu engellemek mümkün mü? Veyahut bu ne zaman olacak…
Her şey vakti zamanı geldiğinde güzeldir! Siyasette görmekteyiz ki; hükümet ciddi anlamda iktidarsızlık ve istikrarsızlık yaşıyor. Filistin sürecinde yetkin olamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Türkiye’ye getiremiyor ve bunu itiraf ediyor! Ancak neredeyse her gün laf söylediğimiz İsrail Başbakanı Netahyahu, Amerika’da ayakta defalarca alkışlanıyor. Aslında bu iki tablo Türkiye’ye ve Sayın Erdoğan’a; “siz ne Dünya liderisiniz ne de Bölgesel Güçsünüz” mesajı olarak net bir ifade ile sunuluyor…
Turizm sektöründe yaşatılan yüksek fiyat politikası aslında vatandaşların toplumsal anlamda sıkıştırılmasını sağlamak içindi diyebiliriz. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de son 3-4 yıldır orman yangınları bahane edilerek vatandaşların dağlara ve ormanlara gitmesine izin verilmiyor! Ve yine son üç yıldır; “Yunanistan daha ucuz, yurt dışı daha ucuz denilmek” suretiyle vatandaşların tatil yapma isteğine sekte vuruluyor. Son üç yıldır dağlara, ormanlara çıkamayan, denize gidip ailesi ile stres atamayan ve son olarak çıkan vergi yasası ile iyiden iyiye gerilen vatandaş sizce bu stresi nereye kusacak? Evet, her gün hatta her an yaşanan şiddet olaylarına ilişkin haberler artarak devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ve Ankara’da Türkiye’nin genelinden habersiz olanlar, 1 yıl gibi kısa bir süre içerisinde gerçekleşmesi ihtimaller içerisinde olacak bir “halk ayaklanması” veyahut “sivil darbe girişimi” ile nasıl mücadele edecekler?
Gündeme getirdiğim konu başlıkları biliyorum ki; iktidarın ve muhalefetin hoşuna gitmiyor! Kabul etmeliyiz ki; tek maaşı 10 emekli maaşı eden veyahut emri altındakiler ile kıyaslandığında tek maaşına, 5 asgari ücretli ya da 3 kamu çalışanı maaşı denk düşenlerin yönettiği Türkiye’nin toplumsal açıdan her an karıştırılması mümkün! Israrla gündeme taşınan yandaş holdinglere yönelik vergi ve sgk prim afları konusu halen soğumamışken vergi ve sgk prim affı bekleyen esnaf ile vatandaşlara vergi yükü bindirirseniz, o halk sizi öyle ya da böyle o koltuklardan indirir! Eğer ortaya çıkan gelir adaletsizliği ve güvensizlik ortamında erken seçim yapamazsanız, “sivil darbe girişimi” ile karşı karşıya kalırsınız!
“Sivil darbe girişimi”veyahut “halk ayaklanması” mümkün değil mi? O zaman sizi hemen Ankara’nın göbeğine götürüyorum. AK Parti’nin kalesine! AK Parti Genel Merkez Binası koridorlarına gidelim!Orada tanıdık bir kadın var. Dr. Betül Sayan Kaya! AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Eski Milletvekili ve Bakan. Türkiye Cumhuriyet Devleti, 65’nci Hükümeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olarak görevde bulunan Sayın Dr. Fatma Betül Sayan Kaya; 28 Temmuz 2024 saat 23.46’da yaptığı paylaşımda, İsrail Dışişleri Bakan Israel Katz’ın paylaşımını“Hoşt kuduz köpek!” diyerek kendi sosyal medyalarında paylaşıyor! Peki, ne var bu paylaşımda! İsrail’li Bakan Israel Katz, sol tarafa Recep Tayyip Erdoğan sağ tarafa Saddam Hüseyin fotoğrafı koyarak diyor ki; “Erdoğan, Saddam Hüseyin’in izinden gidiyor ve İsrail’e saldırı tehdidinde bulunuyor. Orada ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamasına izin verin.” Ve bununla da yetinmiyor! Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi X hesabını etiketliyor…
Anadolu’da; lafın tamamı aptala anlatılır veyahut abdala derler! Gayri ben bilmem kim aptal ya da kim abdal! Ancak fotoğraf ortada! Tek tepki koyan demiyorum ancak en fazla ses getiren net tepkiyi koyan Dr. Betül Sayan Kaya ortada! Bana değil, gidin ona sorun! Deyin ki; Bursa’da Ağrı kökenli bir vatandaş sözde gazeteci diyor ki, “Bakan hanım tüm halkları iyi bilir! Bu paylaşımı da siz yapmışsınız. Sizce; halk ayaklanması veyahut sivil darbe girişimi mümkün mü?” Neden mi ona sorun diyorum! Çünkü Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptı ve şuan AK Parti’de Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. Konu da sosyal ve ekonomik bir gerçekliğe dayandığına göre işin uzmanına sormakta fayda var!
Evet değerli okuyucularım! Son dönemde beni anlamayan veyahut yazılarımın çok güzel olduğunu ama okuduklarında hiçbir şey anlamadıklarını iddia edenlerinde mağdur olmaması için son üç yazımı tekil konulara bağlayarak yazıyorum! Ne demişler, toplum senin seviyene inemiyor ise sen toplumun seviyesine çıkacaksın! İsrail’de bir Bakan durup dururken Türkiye’ye havlamaz! Ne diyorum ben yıllardır; “Türkiye’nin sonu Irak, Erdoğan’ın sonu Saddam olur mu bilmem! Ama Türkiye; Libya, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sonu da Kaddafi olsun diye uğraşanlar çok!” Elhamdülillah gördük ki, İsrail’de bir köpek havlamış ve Anadolu kadını yüzyıl önce Erzurum’da yaptığını 100 yıl sonra Ağrı’dan yaparak demiş ki; “Hoşt kuduz köpek!” Allah, Anadolu’ya adını veren kahraman kadınlarımızı ve askerlerimizi korusun. Amin.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ömer KÜÇÜKKAYA
1 yıl uzak değil!
Kabul etmeliyiz ki; Türkiye, erken seçim sürecine girmiştir. Bürokratik yetersizlik ötesinde siyasi istikrarsızlık sürecine de giren Türkiye’de, yeni bir siyasi lider ile yeni bir siyasi hareket için gün saymaya başlayanlar var! Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in Bursa programlarında gördük ki; CHP, Türkiye’yi seçime götürecek ve iktidar olabilecek bir yeterlilikte değil! Ve yine görmekteyiz ki; muhafazakâr seçmen, AK Parti sonrasında yeni bir merkez sağ parti ile kenetlenme arzusu ve gayreti içerisinde…
Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuklarında oturan Milletvekillerinin hak edişlerini almaları için 2 yıllık sürenin dolması gerekiyor. Peki; 85 Milyon vatandaş, 600 kişi için mağdur mu edilecek? CHP başta olmak üzere muhalefet siyasi partileri bu durumu halka bastırmaya devam ettikleri müddetçe, sandıklardan iktidar mı çıkabilecek? Milletvekili maaşlarının emekli maaşlarının 10 katı olduğu Türkiye’de; yeni gündem Hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile Kaymakam ve Valiler arasında ki maaş uçurumu diyebiliriz! İl Cumhuriyet Başsavcısının İl Vali’sinden 20 bin TL, İlçelerde ise Kaymakam’dan 8 bin TL fazla maaş alacak olması bürokratik bir kriz yaşanmasına neden oldu. Peki, kamu çalışanlarının maaşlarının bu kadar yüksek olması husus öne çıkarılarak ne yapılmak isteniyor? Hiç, düşündünüz mü? Son ortaya atılan Savcı, Hâkim, Vali ve Kaymakam maaşlarının da emekli maaşlarından 10 kat fazla olduğu gerçeği ile toplumda nasıl bir algı süreci başlatılmak isteniyor?
Türkiye’de tam anlamı ile bir kriz olduğunu iddia edemeyiz. Ancak gelir adaletsizliği olduğu aşikâr! Ekonomik kriz ile kaosa sürüklenmeyen Türkiye, birçok alandaki adaletsizlik gibi gelir adaletsizliği ile de gündeme taşınıyor. Ve vatandaşa; “senin vergilerin ile görev yapan ya da senin oyların ile seçilenler senden daha fazla maaş alırken sana; camide hoca sabret diyor, bürokrat ve siyasetçi seni dinlemiyor, sen daha nereye kadar sabredeceksin?” denilmek suretiyle aslında toplum gizli bir halk ayaklanmasına içten içe hazırlanıyor. Vatandaş; çok fazla uzun sürmeyecek bir süreçte, bastırılmış duygularına yenik düşecek ve bir kıvılcım ile sokaklara dökülecek! Peki, bunu engellemek mümkün mü? Veyahut bu ne zaman olacak…
Her şey vakti zamanı geldiğinde güzeldir! Siyasette görmekteyiz ki; hükümet ciddi anlamda iktidarsızlık ve istikrarsızlık yaşıyor. Filistin sürecinde yetkin olamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı Türkiye’ye getiremiyor ve bunu itiraf ediyor! Ancak neredeyse her gün laf söylediğimiz İsrail Başbakanı Netahyahu, Amerika’da ayakta defalarca alkışlanıyor. Aslında bu iki tablo Türkiye’ye ve Sayın Erdoğan’a; “siz ne Dünya liderisiniz ne de Bölgesel Güçsünüz” mesajı olarak net bir ifade ile sunuluyor…
Turizm sektöründe yaşatılan yüksek fiyat politikası aslında vatandaşların toplumsal anlamda sıkıştırılmasını sağlamak içindi diyebiliriz. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de son 3-4 yıldır orman yangınları bahane edilerek vatandaşların dağlara ve ormanlara gitmesine izin verilmiyor! Ve yine son üç yıldır; “Yunanistan daha ucuz, yurt dışı daha ucuz denilmek” suretiyle vatandaşların tatil yapma isteğine sekte vuruluyor. Son üç yıldır dağlara, ormanlara çıkamayan, denize gidip ailesi ile stres atamayan ve son olarak çıkan vergi yasası ile iyiden iyiye gerilen vatandaş sizce bu stresi nereye kusacak? Evet, her gün hatta her an yaşanan şiddet olaylarına ilişkin haberler artarak devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ve Ankara’da Türkiye’nin genelinden habersiz olanlar, 1 yıl gibi kısa bir süre içerisinde gerçekleşmesi ihtimaller içerisinde olacak bir “halk ayaklanması” veyahut “sivil darbe girişimi” ile nasıl mücadele edecekler?
Gündeme getirdiğim konu başlıkları biliyorum ki; iktidarın ve muhalefetin hoşuna gitmiyor! Kabul etmeliyiz ki; tek maaşı 10 emekli maaşı eden veyahut emri altındakiler ile kıyaslandığında tek maaşına, 5 asgari ücretli ya da 3 kamu çalışanı maaşı denk düşenlerin yönettiği Türkiye’nin toplumsal açıdan her an karıştırılması mümkün! Israrla gündeme taşınan yandaş holdinglere yönelik vergi ve sgk prim afları konusu halen soğumamışken vergi ve sgk prim affı bekleyen esnaf ile vatandaşlara vergi yükü bindirirseniz, o halk sizi öyle ya da böyle o koltuklardan indirir! Eğer ortaya çıkan gelir adaletsizliği ve güvensizlik ortamında erken seçim yapamazsanız, “sivil darbe girişimi” ile karşı karşıya kalırsınız!
“Sivil darbe girişimi” veyahut “halk ayaklanması” mümkün değil mi? O zaman sizi hemen Ankara’nın göbeğine götürüyorum. AK Parti’nin kalesine! AK Parti Genel Merkez Binası koridorlarına gidelim! Orada tanıdık bir kadın var. Dr. Betül Sayan Kaya! AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Eski Milletvekili ve Bakan. Türkiye Cumhuriyet Devleti, 65’nci Hükümeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı olarak görevde bulunan Sayın Dr. Fatma Betül Sayan Kaya; 28 Temmuz 2024 saat 23.46’da yaptığı paylaşımda, İsrail Dışişleri Bakan Israel Katz’ın paylaşımını “Hoşt kuduz köpek!” diyerek kendi sosyal medyalarında paylaşıyor! Peki, ne var bu paylaşımda! İsrail’li Bakan Israel Katz, sol tarafa Recep Tayyip Erdoğan sağ tarafa Saddam Hüseyin fotoğrafı koyarak diyor ki; “Erdoğan, Saddam Hüseyin’in izinden gidiyor ve İsrail’e saldırı tehdidinde bulunuyor. Orada ne olduğunu ve nasıl bittiğini hatırlamasına izin verin.” Ve bununla da yetinmiyor! Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi X hesabını etiketliyor…
Anadolu’da; lafın tamamı aptala anlatılır veyahut abdala derler! Gayri ben bilmem kim aptal ya da kim abdal! Ancak fotoğraf ortada! Tek tepki koyan demiyorum ancak en fazla ses getiren net tepkiyi koyan Dr. Betül Sayan Kaya ortada! Bana değil, gidin ona sorun! Deyin ki; Bursa’da Ağrı kökenli bir vatandaş sözde gazeteci diyor ki, “Bakan hanım tüm halkları iyi bilir! Bu paylaşımı da siz yapmışsınız. Sizce; halk ayaklanması veyahut sivil darbe girişimi mümkün mü?” Neden mi ona sorun diyorum! Çünkü Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yaptı ve şuan AK Parti’de Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. Konu da sosyal ve ekonomik bir gerçekliğe dayandığına göre işin uzmanına sormakta fayda var!
Evet değerli okuyucularım! Son dönemde beni anlamayan veyahut yazılarımın çok güzel olduğunu ama okuduklarında hiçbir şey anlamadıklarını iddia edenlerinde mağdur olmaması için son üç yazımı tekil konulara bağlayarak yazıyorum! Ne demişler, toplum senin seviyene inemiyor ise sen toplumun seviyesine çıkacaksın! İsrail’de bir Bakan durup dururken Türkiye’ye havlamaz! Ne diyorum ben yıllardır; “Türkiye’nin sonu Irak, Erdoğan’ın sonu Saddam olur mu bilmem! Ama Türkiye; Libya, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın sonu da Kaddafi olsun diye uğraşanlar çok!” Elhamdülillah gördük ki, İsrail’de bir köpek havlamış ve Anadolu kadını yüzyıl önce Erzurum’da yaptığını 100 yıl sonra Ağrı’dan yaparak demiş ki; “Hoşt kuduz köpek!” Allah, Anadolu’ya adını veren kahraman kadınlarımızı ve askerlerimizi korusun. Amin.