Türk futbolunda 3.Lig’de mücadele eden bir takımın başta medya olmak üzere sosyal platformlarda gündem yaratması alışık olduğumuz pek görülmüş bir manzara değil…
O kulübün adı Bursaspor…
Dünya çapında teknik adam, futbolcuları bol sıfırlı bedeller karşılığı transfer eden 3 İstanbullu kulübüne özgü tribünlere yönelik ‘kapalı gişe’ geyik tanımlamasını her iç saha maçını 42 bin kişiye oynayarak anlı-şanlı 3 İstanbul Büyüğü’nü arka plana düşüren bir 3.Lig takımından söz ediyoruz.
O kulübün adı Bursaspor…
Oynadığı 6 lig 2 kupa karşılaşmasında rakip fileleri 14 kez sarsmasına karşın kalesini gole kapatarak profesyonel liglerin bu anlamda 1 Numarası olarak rekora koşan bir 3.Lig takımından söz ediyoruz.
O kulübün adı Bursaspor…
Futbolda başarı bireysel çabalar sonucu değil toplu emeğin eseridir. Ancak otoriteler futbolda ‘Kaleci bir takımın yarısıdır’ der. Eğer bir takımın file bekçisi tam 720 dakikadır kalesine adeta duvar örüp tüm liglerde emsali olmayan bir başarıya imzasını atmışsa alkışı hak etmiştir. Aynen bugün itibarıyla ‘Atar Yemez Timsah’ olarak nitelen Bursaspor ‘da ‘1.Numaralı’ formanın sahibi kaleci Anıl Atığ gibi… İngiliz futbol kültüründe kalecilerin hafif deli olduğuna inanılır! Bizde ise "Adamın aptalı kaleci olur," diye bir söz var. Öyle ya, kim gönüllü yapar bu mesleği?
Bir anlık bahtsızlığın ya da tümüyle çaresiz bir golün, sayısız mükemmel kurtarışla kazanılmış alkışları anında unutturuvermesini kim sineye çeker? Ama "aptal" yerine "abdal" demeliyiz galiba. Dünyadan ve benliğinden geçmiş ermiş kişilere, derviş gönüllülere dendiği gibi...
Herkes gol kaçırabilir ve bu sadece bir istatistik olarak kalır. Kaçırılan bir gol tabelayı değiştirmez. Ama yenilen bir gol tabelayı hemen değiştirir!
O nedenle kalecilik nankör, kaleci ise takım arkadaşlarının sırtını döndüğü yalnız adamdır...
Mahallede oynarken bile kimse işte bu nedenle kaleye geçmek istemez...
Fransız varoluşçu filozoflardan Albert Camus, "Hayatta ne öğrendiysem futboldan ve kalecilikten öğrendim, çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi" der...
Belki de kaleciliğin önemini anlatabilecek en güzel sözlerden birisidir bu.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa ÖZKESKİN
Atar yemez Timsah!
Türk futbolunda 3.Lig’de mücadele eden bir takımın başta medya olmak üzere sosyal platformlarda gündem yaratması alışık olduğumuz pek görülmüş bir manzara değil…
O kulübün adı Bursaspor…
Dünya çapında teknik adam, futbolcuları bol sıfırlı bedeller karşılığı transfer eden 3 İstanbullu kulübüne özgü tribünlere yönelik ‘kapalı gişe’ geyik tanımlamasını her iç saha maçını 42 bin kişiye oynayarak anlı-şanlı 3 İstanbul Büyüğü’nü arka plana düşüren bir 3.Lig takımından söz ediyoruz.
O kulübün adı Bursaspor…
Oynadığı 6 lig 2 kupa karşılaşmasında rakip fileleri 14 kez sarsmasına karşın kalesini gole kapatarak profesyonel liglerin bu anlamda 1 Numarası olarak rekora koşan bir 3.Lig takımından söz ediyoruz.
O kulübün adı Bursaspor…
Futbolda başarı bireysel çabalar sonucu değil toplu emeğin eseridir. Ancak otoriteler futbolda ‘Kaleci bir takımın yarısıdır’ der. Eğer bir takımın file bekçisi tam 720 dakikadır kalesine adeta duvar örüp tüm liglerde emsali olmayan bir başarıya imzasını atmışsa alkışı hak etmiştir. Aynen bugün itibarıyla ‘Atar Yemez Timsah’ olarak nitelen Bursaspor ‘da ‘1.Numaralı’ formanın sahibi kaleci Anıl Atığ gibi… İngiliz futbol kültüründe kalecilerin hafif deli olduğuna inanılır! Bizde ise "Adamın aptalı kaleci olur," diye bir söz var. Öyle ya, kim gönüllü yapar bu mesleği?
Bir anlık bahtsızlığın ya da tümüyle çaresiz bir golün, sayısız mükemmel kurtarışla kazanılmış alkışları anında unutturuvermesini kim sineye çeker? Ama "aptal" yerine "abdal" demeliyiz galiba. Dünyadan ve benliğinden geçmiş ermiş kişilere, derviş gönüllülere dendiği gibi...
Herkes gol kaçırabilir ve bu sadece bir istatistik olarak kalır. Kaçırılan bir gol tabelayı değiştirmez. Ama yenilen bir gol tabelayı hemen değiştirir!
O nedenle kalecilik nankör, kaleci ise takım arkadaşlarının sırtını döndüğü yalnız adamdır...
Mahallede oynarken bile kimse işte bu nedenle kaleye geçmek istemez...
Fransız varoluşçu filozoflardan Albert Camus, "Hayatta ne öğrendiysem futboldan ve kalecilikten öğrendim, çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi" der...
Belki de kaleciliğin önemini anlatabilecek en güzel sözlerden birisidir bu.