Siyaset sahnesinde bugünlerde çok hareketli ve bir o kadar da karşılıklı suçlamalarla dolu günleri yaşıyoruz. Aslında biz bu günleri, 1977 yılında CHP’nin hükümet kurabilmesi için bazı işadamları tarafından kurulan ve Adalet Partisi’nden seçilen on bir tane milletvekilinin istifa ettirilip 10 tanesinin bakan yapılmasıyla kurulan vekil borsası Güneş Motel iddialarıyla yaşamaya başladık.
Yaşı yeni olanlar, geçmişi bilmeyenler ve geçmişle alakası olmayıp sırf ideolojik amaçlı olarak fikir ve söylem peşinde koşanlar bunların hatırlatılmasını hiç mi hiç istemiyorlar. Ama, hatırlatmakta fayda var. Çünkü, Milletvekili Borsası kuranlar ile bu olaylara aracılık edenler ve her türlü siyasi komploların oluştuğu mekan olan Güneş Motel, İstanbul Belediyesi’nin sosyal tesisi idi o dönemde.
Neyse günler geldi, geçti. Bu hükümetten sonra, o tarihlerde ülkemiz de büyük bir kardeş kavgası başladı. Adına, Anarşi olayları denildi. 12 Eylül 1980 tarihine kadar da bu olaylar devam etti. Tam bir kardeş kavgası yaşadı bizim nesil.
Sonrasında 1989 yılında İstanbul’da ve yine aynı Büyükşehir Belediyesi’nde, Belediye tarihinin en büyük rüşvet, yolsuzluk ve soygun iddiaları gündeme geldi. Belediye yönetimi yine CHP’li idi. O dönemde de iktidarın CHP’li belediyelerden kurtulma adına İstanbul Belediyesine operasyon çekildiği iddiaları konuşuluyordu. Oysa ki, durum tam tersi idi. Çünkü, iktidarın bu olaylardan haberi bile olmadığı ortaya çıktı. Sadece, İSKİ’ye CHP tarafından genel müdür yapılan bir kişinin, karısının üzerine kuma getirip, onu boşamak istemesiyle ortaya çıkan ve bizzat eşinin şikayet ettiği bir olaylar zinciri olarak yazıldı tarihe.
Bugün yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi ağırlıklı olarak yapılan bir operasyon ve adli soruşturmalarla ilgili bir sürü tefrikalar hikayeler yazılıyor. Ne kadarı doğru, ne kadarı uydurma veya hayal mahsulü olduğunu şu anda pek çok kişi bilmiyor. Yani, konuyla ilgili olarak bizlerde resmi yapılan açıklamaları biliyoruz. Ama, gerek parti yönetimi gerekse bir takım kişilerce sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımları da izlemekte fayda var. Bunlara inanıp inanmamak için kain olmaya gerek yok.
Fakat, CHP bütün parti örgütlerini, kendilerine destek olan her türlü yapıyı, sendikaları dahi harekete geçirip sokaklara davet etmeye başladı. Burada, sakin ve sağduyulu olmak gerekiyor.
Çünkü, olayların akışı ve gelişmeleri acaba nasıl? Önce bu sorunun hak, hukuk ve adalet üçgeni içinde cevaplandırılması lazım.
Ortada zaten hukuk dışı bir olay varsa, bütün halk ve millet olarak insanlarımız mağdurun yanında olmayı her zaman kendisine görev saymıştır. Bunun en güzel örnekleri de gerek siyasette gerekse kamu yönetiminde hep beraber görebiliyoruz. Hain FETÖ suçlamaları ve darbe girişiminden önce ve sonrasında da bizler bu tür algı yönetimleri ve tefrikalarla senelerce kandırılmadık mı?
Şimdi biraz geçmişten ders almakta fayda var.
Herkesin sakin olması, soruşturma sonuçlarını beklemesi gerekiyor.
Yapılan resmi açıklamalar ile CHP’nin öne sürdüğü iddia ve söylemler arasında dağlar kadar fark var. Ben, bunları yazınca bazı CHP’li arkadaşlarımdan sitem dolu sözler duyuyorum. Aslında, ben bu sözleri hak etmediğimi düşünüyorum.
Çünkü, birinci aşamada aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu İstanbul’daki soruşturma ile ilgili elimize verilen belge, bilgi ve deliller henüz yok. Bütün bunlar, resmi görevlilerce değerlendirilme aşamasında. Öncelikle bu aşamayı geçmemiz gerekiyor.
İkinci aşamada ise İmamoğlu ve arkadaşlarıyla ilgili, şüphelilerle ilgili şikayetleri yapan, iktidar partisi ve üyeleri değil. Para kuleleri başta olmak üzere, ortaya atılan iddialarla ilgili, hatta diploma olayı ile ilgili iddiaların hepsini yapan, şikayetlerde bulunanlar CHP’li. Kendi örgütleri içinden yapılmış bütün bunlar.
Üçüncü aşama, iktidarın Cumhurbaşkanı adayının önünü kesmek ve İmamoğlu’ndan korktukları için de aday olmasını engelleme adına diplomasını iptal ettirdikleri söylemleri. Bu konuda da adaletin, yargının kararını beklemek gerekiyor.
Aslında, bu konuyla ilgili başta CHP içindeki pek çok kişide ve vatandaşlarımızda da merak uyandıran bir konu var. Seçimlere üç yıl kala neden böyle bir Cumhurbaşkanı adaylığı ve önseçim kararı alındı. Birde, neden sadece ve sadece Ekrem İmamoğlu’nun aday olarak katılacağı bir organizasyona dönüştürüldü bu olay.
Acaba, İmamoğlu ve CHP yöneticileri, başlarına böyle bir olayların gelebileceğini bekliyorlar mıydı? Akıllara gelen deli sorulardan bir tanesi bu. Çünkü, ortada fol yok, yumurta yok, seçim yok, tarih belli değil, Yüksek Seçim Kurulu da önseçimle ilgili bir karar almamış, ama CHP, önseçim yapıyor! Bunun gerekçesini de ne parti örgütüne ne de halka tam olarak anlatamadı CHP.
Birkaç tane slogan üretilmiş. İmamoğlu gelecek, iktidar gidecek. Söylem güzel. Ama, şimdi sırası mıydı? Sorusuna neden cevap verilmiyor.
Acaba bu iş neyin nesi? Sorusuna da verilen doğru dürüst cevap yok. Bütün suçlamalar, iktidar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik. CHP ve yandaşları, oklarını çevirmişler, Erdoğan’a yönelik tefrikalar ve algı yönetimini başarı ile devam ettiriyorlar.
Önce biraz sakin olalım. Soruşturma sonuçlarını bekleyelim. Geçmişte bazı yaşanan olaylarda olduğu gibi, Gezi vb. olaylar gibi, insanları kışkırtmanın, sokağa dökmenin bir anlamı yok bugün için. Daha erken, Belki, İmamoğlu, hakkındaki iddialardan aklanacak. 2028 yılında yapılacağı kanun gereği olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacak, katılacak, seçilecek veya seçilmeyecek. Buna, vatandaşlar, oy kullanan seçmenler karar verecek.
Haksızlık, hukuksuzluk karşısında susmamak ve yasal çerçeveler dahilinde, hakkını aramak, insanların en tabi hakkıdır. Buna kimse engel olamaz. Türkiye demokratik hukuk devleti ise eğrisi, doğrusu bulunur.
Bugün kim ne söylerse söylesin, ne yazarsa yazsın, tarih, yarın en doğru tefrikayı yazar.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursa Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Tefrika ve algı yönetimi
Siyaset sahnesinde bugünlerde çok hareketli ve bir o kadar da karşılıklı suçlamalarla dolu günleri yaşıyoruz. Aslında biz bu günleri, 1977 yılında CHP’nin hükümet kurabilmesi için bazı işadamları tarafından kurulan ve Adalet Partisi’nden seçilen on bir tane milletvekilinin istifa ettirilip 10 tanesinin bakan yapılmasıyla kurulan vekil borsası Güneş Motel iddialarıyla yaşamaya başladık.
Yaşı yeni olanlar, geçmişi bilmeyenler ve geçmişle alakası olmayıp sırf ideolojik amaçlı olarak fikir ve söylem peşinde koşanlar bunların hatırlatılmasını hiç mi hiç istemiyorlar. Ama, hatırlatmakta fayda var. Çünkü, Milletvekili Borsası kuranlar ile bu olaylara aracılık edenler ve her türlü siyasi komploların oluştuğu mekan olan Güneş Motel, İstanbul Belediyesi’nin sosyal tesisi idi o dönemde.
Neyse günler geldi, geçti. Bu hükümetten sonra, o tarihlerde ülkemiz de büyük bir kardeş kavgası başladı. Adına, Anarşi olayları denildi. 12 Eylül 1980 tarihine kadar da bu olaylar devam etti. Tam bir kardeş kavgası yaşadı bizim nesil.
Sonrasında 1989 yılında İstanbul’da ve yine aynı Büyükşehir Belediyesi’nde, Belediye tarihinin en büyük rüşvet, yolsuzluk ve soygun iddiaları gündeme geldi. Belediye yönetimi yine CHP’li idi. O dönemde de iktidarın CHP’li belediyelerden kurtulma adına İstanbul Belediyesine operasyon çekildiği iddiaları konuşuluyordu. Oysa ki, durum tam tersi idi. Çünkü, iktidarın bu olaylardan haberi bile olmadığı ortaya çıktı. Sadece, İSKİ’ye CHP tarafından genel müdür yapılan bir kişinin, karısının üzerine kuma getirip, onu boşamak istemesiyle ortaya çıkan ve bizzat eşinin şikayet ettiği bir olaylar zinciri olarak yazıldı tarihe.
Bugün yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi ağırlıklı olarak yapılan bir operasyon ve adli soruşturmalarla ilgili bir sürü tefrikalar hikayeler yazılıyor. Ne kadarı doğru, ne kadarı uydurma veya hayal mahsulü olduğunu şu anda pek çok kişi bilmiyor. Yani, konuyla ilgili olarak bizlerde resmi yapılan açıklamaları biliyoruz. Ama, gerek parti yönetimi gerekse bir takım kişilerce sosyal medya ortamlarında yapılan paylaşımları da izlemekte fayda var. Bunlara inanıp inanmamak için kain olmaya gerek yok.
Fakat, CHP bütün parti örgütlerini, kendilerine destek olan her türlü yapıyı, sendikaları dahi harekete geçirip sokaklara davet etmeye başladı. Burada, sakin ve sağduyulu olmak gerekiyor.
Çünkü, olayların akışı ve gelişmeleri acaba nasıl? Önce bu sorunun hak, hukuk ve adalet üçgeni içinde cevaplandırılması lazım.
Ortada zaten hukuk dışı bir olay varsa, bütün halk ve millet olarak insanlarımız mağdurun yanında olmayı her zaman kendisine görev saymıştır. Bunun en güzel örnekleri de gerek siyasette gerekse kamu yönetiminde hep beraber görebiliyoruz. Hain FETÖ suçlamaları ve darbe girişiminden önce ve sonrasında da bizler bu tür algı yönetimleri ve tefrikalarla senelerce kandırılmadık mı?
Şimdi biraz geçmişten ders almakta fayda var.
Herkesin sakin olması, soruşturma sonuçlarını beklemesi gerekiyor.
Yapılan resmi açıklamalar ile CHP’nin öne sürdüğü iddia ve söylemler arasında dağlar kadar fark var. Ben, bunları yazınca bazı CHP’li arkadaşlarımdan sitem dolu sözler duyuyorum. Aslında, ben bu sözleri hak etmediğimi düşünüyorum.
Çünkü, birinci aşamada aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu İstanbul’daki soruşturma ile ilgili elimize verilen belge, bilgi ve deliller henüz yok. Bütün bunlar, resmi görevlilerce değerlendirilme aşamasında. Öncelikle bu aşamayı geçmemiz gerekiyor.
İkinci aşamada ise İmamoğlu ve arkadaşlarıyla ilgili, şüphelilerle ilgili şikayetleri yapan, iktidar partisi ve üyeleri değil. Para kuleleri başta olmak üzere, ortaya atılan iddialarla ilgili, hatta diploma olayı ile ilgili iddiaların hepsini yapan, şikayetlerde bulunanlar CHP’li. Kendi örgütleri içinden yapılmış bütün bunlar.
Üçüncü aşama, iktidarın Cumhurbaşkanı adayının önünü kesmek ve İmamoğlu’ndan korktukları için de aday olmasını engelleme adına diplomasını iptal ettirdikleri söylemleri. Bu konuda da adaletin, yargının kararını beklemek gerekiyor.
Aslında, bu konuyla ilgili başta CHP içindeki pek çok kişide ve vatandaşlarımızda da merak uyandıran bir konu var. Seçimlere üç yıl kala neden böyle bir Cumhurbaşkanı adaylığı ve önseçim kararı alındı. Birde, neden sadece ve sadece Ekrem İmamoğlu’nun aday olarak katılacağı bir organizasyona dönüştürüldü bu olay.
Acaba, İmamoğlu ve CHP yöneticileri, başlarına böyle bir olayların gelebileceğini bekliyorlar mıydı? Akıllara gelen deli sorulardan bir tanesi bu. Çünkü, ortada fol yok, yumurta yok, seçim yok, tarih belli değil, Yüksek Seçim Kurulu da önseçimle ilgili bir karar almamış, ama CHP, önseçim yapıyor! Bunun gerekçesini de ne parti örgütüne ne de halka tam olarak anlatamadı CHP.
Birkaç tane slogan üretilmiş. İmamoğlu gelecek, iktidar gidecek. Söylem güzel. Ama, şimdi sırası mıydı? Sorusuna neden cevap verilmiyor.
Acaba bu iş neyin nesi? Sorusuna da verilen doğru dürüst cevap yok. Bütün suçlamalar, iktidar ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik. CHP ve yandaşları, oklarını çevirmişler, Erdoğan’a yönelik tefrikalar ve algı yönetimini başarı ile devam ettiriyorlar.
Önce biraz sakin olalım. Soruşturma sonuçlarını bekleyelim. Geçmişte bazı yaşanan olaylarda olduğu gibi, Gezi vb. olaylar gibi, insanları kışkırtmanın, sokağa dökmenin bir anlamı yok bugün için. Daha erken, Belki, İmamoğlu, hakkındaki iddialardan aklanacak. 2028 yılında yapılacağı kanun gereği olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olacak, katılacak, seçilecek veya seçilmeyecek. Buna, vatandaşlar, oy kullanan seçmenler karar verecek.
Haksızlık, hukuksuzluk karşısında susmamak ve yasal çerçeveler dahilinde, hakkını aramak, insanların en tabi hakkıdır. Buna kimse engel olamaz. Türkiye demokratik hukuk devleti ise eğrisi, doğrusu bulunur.
Bugün kim ne söylerse söylesin, ne yazarsa yazsın, tarih, yarın en doğru tefrikayı yazar.