Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Şimdi neler olacak?

Yazının Giriş Tarihi: 25.03.2025 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.03.2025 16:14

Türk siyaset tarihinde 1970’li yıllarda yaşanılan olaylar ve siyaset insanlarının tutuklanmasına benzer bir olay yeniden sahnelenmeye başlanıldı.

Ana Muhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları, Çıkar amaçlı çete oluşturma iddiasının da aralarında bulunduğu yolsuzluk, rüşvet ve irtikap suçlama iddialarıyla ilgili tutuklandılar.

Yaşanılan bu olaylar üzerine, ana muhalefet CHP, partilileri, üniversite gençliği ve halkı sokaklara davet ederek polisle vatandaşı karşı karşıya getirmekle suçlanmaya başlandı. İşin özeti, rüşvet ve yolsuzluk iddialarına cevap vermekte zorlanan CHP, sokak gösterileri ve baskılarıyla olayların üzerinin kapatılmasına çalışılıyor gibi izlenim veriyor.

Köşe başında haftalardır tartışılan konuları sizlerle paylaşmaya ve gerek halkımızın görüşü gerek idarenin açıklamaları gerekse gazeteci olarak bizlerin geçmişte yaşanılan benzer olaylarla bugün içinde bulunduğu genel durum ve ahvalin değerlendirilmesine köşe yazılarımızla devam ediyoruz.

Evet, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi uzun süredir böyle bir olayla karşılaşmamıştı. Ülke geleceğine yön vereceği düşünülen ve 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimleri içinde partinin bir numaralı adayı olarak lanse edilen, sandıklar kurulup partili üyelere de bu istek şeklen kabul ettirilen Ekrem İmamoğlu’nun hakkındaki bazı iddialar nedeniyle tutuklanması, CHP’nin senelerdir kurduğu hayalleri yıkmış gibi gözüküyor.

Tabi, şimdilik her şey anında bitmedi. Yargı süreci devam ediyor. Nasıl bir karar çıkacağını da şimdiden tahmin etmek mümkün değil. Bağımsız Türk yargısı, elindeki belgeleri, delilleri ve dosya içeriğini en ince ayrıntılarına kadar inceleyip, bütün kamuoyunun tatmin edici bir gerekçe ile kararını verir.

Bizim ve halkın merak ettikleri olay ise bundan sonra neler olacak?

İmamoğlu, yapılan itirazlardan sonra serbest bırakılması halinde İBB Başkanlığı görevine devam edecek. Kanun böyle. Yolsuzluk dosyasından tutukluluk hali devam ederse, tutuklanması ve bu çerçevede görevinden uzaklaştırılması halinde ise yerine gelecek isim İBB Meclisi’nde yapılacak seçimle belirlenecek. Masumiyet karinesi gereği yargı kararı verilip kesinleşmeden bu konuların görüşülmesi hoş değil. Madem ki Türkiye, demokratik hukuk devleti, bırakalım devlet gerekeni yapsın. Hukuk gereğini yapsın.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis oluşumu dikkate alındığında ise yeni seçilecek olan başken vekilinin de CHP’li olması büyük ihtimal.

Yine, Ekrem İmamoğlu ile birlikte soruşturma geçiren ve tutuklanan belediye başkanları içinde aynı kanunlara göre uygulama yapılacak.

CHP’yi sarsan bir başka olay ise 2023 yılında yapılan kurultayda delegelere para dağıtıldığı, mevki makam verilip, oy tercihlerinin değiştirildiği iddiaları. Kayyum atanması iddiaları üzerine olağanüstü kurultay kararı alan CHP’de ise hukukçuların uzun süredir “Ekrem İmamoğlu nasıl kurtarılır?” sorusuna cevap arayıp formüller ürettikleri ve bu formüllerinde parti örgütlerinde yüksek sesle tartışıldığını duyuyoruz.

Seçeneklerden ilki; İmamoğlu’nun milletvekili seçilmesi. Fakat, seçimlere daha üç yıl var. Nasıl olacak bu seçim? Diye de sorulan sorulara cevaplar bulunmuş.

Meclis’e sokularak “dokunulmazlık” zırhı kazanmasının sağlanması istenilen İmamoğlu için Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 7. Maddesinin işletilmesi gündeme alınmış. Bu madde, TBMM üyeliklerinde boşalma olması halinde ara seçime gidileceği düzenleniyor. Ara seçime, genel seçimin üzerinden 30 ay geçmedikçe ve genel seçimlere bir yıl kala gidilemiyor. Boşalan üyeliklerin sayısının üye tam sayısının yüzde beş oranlı vekil eksildiği zamanlarda ara seçimlerin üç ay içinde yapılmasına TBMM tarafından karar veriliyor.

Yani üye tam sayısı 600 olan TBMM’de 30 vekilin istifa etmesi halinde ara seçim mümkün.

Mevcut durumda, Meclis’te, seçildikten sonra hayatını kaybedenler dahil yedi vekil sandalyesi eksik bulunuyor. Bu durumda, muhalefet kanadından 23 vekilin istifa etmesiyle ara seçime gidilebiliyor. Bu seçeneğin, “30 ay şartı” nedeniyle Kasım 2025’ten önce hayata geçmesi mümkün değil. Çünkü, 28 Mayıs 2023 seçimlerinin üzerinden henüz 30 ay geçmedi. Kasım ayına kadar beklenilse bile 8 aylık zaman ve süre siyasette çok uzun bir süre.

Seçeneklerin ikincisi; , yine aynı kanuna göre 7. Maddenin bir başka fıkrası. Burada, bir ilin veya seçim çevresinin TBMM’de üyesinin kalmaması halinde, boşalmayı takip eden 90 günden sonraki ilk pazar günü ara seçim yapılabiliyor.

Ülkemizde de böyle bir durum söz konusu. Tunceli’nde tek vekil var. Meclis’te tek sandalye ile temsil edilen Tunceli’de mevcut milletvekilinin istifası sonrası seçimlerin yenilenmesi ve İmamoğlu’nun Tunceli’den aday gösterilmesi formülü de kulislerde dillendiriliyor.

Tunceli’nin Meclis’teki tek sandalyesi DEM Partili Ayten Kordu’ya ait.Terörsüz Türkiye görüşmelerinin devam etmesi ve PKK’ya silah bırakma çağrısı ile yeni bir aşamaya evrilen ve Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreçte, İmamoğlu için DEM Partili bir vekilin istifasının mümkün olup olmayacağı da tartışma konusu.

CHP’liler, bu iş için şimdiden erken konuşmuyorlar ama, İstanbul seçimlerinde yapılan Kent Uzlaşısısı formülünün de yeniden ve bu kez isim olarak İstanbul Başkanı Ekrem İmamoğlu için mümkün olabileceğini düşünüyorlar. Tabi, ismi bu kez Tunceli uzlaşısı olacak gibi mi?

Bunun içinde CHP içindeki hakim görüş, 2002 seçimlerinde AKM Parti genel başkanı iken milletvekilliği adaylığı Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP’nin girişimleriyle seçim kanununda yapılan değişiklikle, Siirt’ten bir vekilliğin mahkeme kararıyla iptal edilmesi, diğer vekilinde istifa ettirilmesiyle boşalması, yapılan seçimlerde de Erdoığan’ın milletvekili seçilmesi ve adına demokrasi zaferi denilen uygulama örnek gösteriliyor.

CHP’yi İmamoğlu inadı ve hassasiyeti konusunda ürküten veya korkutan bir başka olay ise başkanın eskiden aldığı ve hala İstinaf’ta bulunan ceza dosyasının onaylanabileceği endişesi.

İmamoğlu, “YSK üyelerine hakaret ettiği” iddiasıyla açılan davada da 2 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırılmış ve “siyasi yasak” hükmü uygulanmıştı. Karar istinafa taşındı ancak Bölge Adliye Mahkemesi’nde bekleyen dosyada henüz bir karar verilmedi. İtirazın reddedilmesi durumunda dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne gidecek. Burada karar onanırsa İmamoğlu, siyasi yasaklı hale gelecek.

Temyiz sürecinin olası bir ara seçim kararından önce İmamoğlu’nun aleyhine sonuçlanması halinde milletvekili adaylığı da mümkün olmayabilecek. Milletvekili seçilene kadar herhangi bir suçtan hüküm giymemesi halinde ise İmamoğlu Meclis’e girebilecek ve dokunulmazlık kazanacağı için yargılama işlemleri dondurulacak.

Bu düşüncenin de bazı handikapları mevcut. Çünkü, İmamoğlu vekil seçilse bile, İstinaf dosyasının cezasının onaylanması halinde, bu kararın TBMM’de okunmasıyla beraber yine de milletvekilliğinin düşme tehlikesi var.

Gelelim, son hafta yaşanılan bu siyasi olayların halkımız açısından nasıl izlendiğine?

Ana muhalefet ve muhalifler olayları siyasi komplo ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nun kazanma şansı olduğu için adayın siyasi olarak değil de yargı baskısıyla bertaraf ettirilmesi iddiasını konuşuyor.

Normalde ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde özellikle de CHP’nin 1989 sonrasındaki İSKİ skandalını hatırlayanlar ise yargı sürecinin tamamlanmasının beklenmesi gerektiğini, olayların siyasi değil, devletin, kamuya zarar verenleri, halkın parasını pulunu kendi çıkarları için hiç edenlerin cezalandırılması olarak görüyor.

Toplum ikiye ayrılmış vaziyette. Kimin ne yaptığı, kime inandığı ve nasıl düşündüğü aslında, yargılama süreci açısından önemli değil. Önemli, olan gerçek delillerle olayların bütün şeffaflığıyla açığa çıkarılması. Bunun içinde olayların gelişmeleri olanca şeffaflığıyla açıklanmalı. Halkın kafasındaki soru işaretleri kaldırılmalı.

Bazı CHP’li okurlarımdan gelen mesajlara bakıyorum. Diyorlar ki, “AKP’li belediyelerde çalıyor, çırpıyor. Bir sürü yolsuzluk, haksızlıklar var. Onlara kimse dokunmuyor. CHP’ye ise tuzaklar kurulup sandıklarda seçimleri kaybettikleri adayları pasifize edebilme adına uydurma tanık ve belgelerle hapse atıyorlar.” İddialarında bulunuyorlar.

Benim şahsi düşüncem şu; her kim, kamu malına, yetim hakkına el uzatmış ise karşılığında gerekli cezasını çekmeli. Bunun içinde kişilere göre değil, devletin ve milletin tarafsızlığına göre soruşturma yapılmalı. Yargılama yapılmalı. Kim çalıyor ve hırsızlık yapıyorsa, hak ettiği karşılığı almalı.

Merak edilen konu şu; CHP’liler, eğer AKP’lileri yolsuzlukla suçluyor iseler, neden Adliyeye gidip belgeleri, bilgileri vermiyorlar da sokaklarda böyle konuşuyorlar? Kendi istedikleri gibi olayları ayrıştırıyorlar, toplumu ayrıştırıyorlar. İstedikleri gibi karar çıkarsa, adalet var, istemedikleri karar çıkarsa adalet, hak, hukuk yok.

Bir başka bakış açısına göre de AKP’lilerin yolsuzluk yapması iddialarına karşılık CHP’lilerinde yolsuzluk yapması ihtimaline hoş görü ile bakmak zorunda mıyız?

Hiç kimsenin adının yolsuzluk ve karalama kampanyalarına karışmaması en büyük dileğimiz ve beklentimiz. Tencere dibin kara, seninki benden kara siyaseti artık son bulmalı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Haber En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.