İnsan hayatının pek çok sürecinde, hayal kırıklığı ve beklenen işlerin zamanında olmayışı yada verilen vaatlerin tutulmayıp, insanların yüz üstü kendi kendine bırakılmasına yönelik pek çok örnek var.
Bu örnekleri sık yaşanmasının bir nedeni ise insanların söylenilenlere körü körüne inanması ve beklenti içine girip, kendi bilgi, beceri ve çalışma hayatına yapabileceği katkıları yapmayıp, başkasından medet ummasına yönelik hayal ve beklentiler büyük önem taşıyor.
Bir nevi insanlar yaşayıp görüp, tecrübe kazanıyorlar.
Bu sene de Ramazan Ayı geldi, sonrasında üç günlük bayram yaptık. Tatil süresi uzatılınca da insanlarımız yollara düştüler. Şehir içi ve şehirlerarası yollardaki trafik haliyle kalabalıktı. Yada tıkanma noktasına geldi. Çünkü, bazı kişiler, kendi yollarında, şeritlerinde gitmek yerine zikzak yapıp, trafiği araç saçına dönüştürmeyi kendilerince bir maharet sayıyorlar. Bunun sonrasında neler mi oldu?
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamalara göre Arife günü ve bayramın ilk iki gününde meydana gelen trafik kazalarında 27 kişi vefat etti. 3 bin 619 kişi de yaralandı. Kazaların oluş şekli, hız ve dikkatsizlik olarak kayıtlara geçti.
Bayram sürecinde Bursa’nın kent içi ulaşımı beklendiği gibi per perişan halde idi. Yollardaki ulaşım, deyim yerinde ise ite kaka güçlükle ilerledi. Tabi, bayram ziyaretine gitmek için yola çıkanlarında, saatlerce trafikte takılı kalmaları ve düzensizlik nedeniyle de sıkıntılı anlar yaşamaları, gerçekten bezdirici oldu.
Aile içi bayram konuşmalarına sıra gelirse, ilk sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve etrafında dönüp dolayan yolsuzluk, rüşvet iddiaları, görevden alma, tutuklanma olayların analizleri yapıldı. Kimine göre, işlem siyasi, kimilerine göre ise yapılanlar, hak, hukuk ve adalet kapsamında değerlendirilmeli. Zaten, sokaklardaki olaylara ve yapılan açıklamalara baktığımızda, bu konularla ilgili toplum ikiye bölünmüş durumda.
Olayların siyasi boyuta çekmek isteyenler, son görüldüğü kadarıyla başarılı olmuş gibi. Çünkü, vatandaşlarımız, mevcut iktidardan beklentilerini henüz alamamışlar. Pek çok konuda sıkıntı ve şikayetlerinde yaşanmasına ve sokak olaylarına katılımın yüksek sayıda olmasının nedenini böyle yorumlanıyor.
Saldırılar, eylemler ve yapılan kalkışmalar her ne kadar istenmeyen olaylar olarak konuşulsa da, iktidardanbeklentilerin senelerce konuşulup karşılanmayışı toplumda bir kırılma noktasına doğru çevriliyor görüntüsü mevcut.
Toplum, senelerdir uğradığı hayal kırıklıklarına belki de toplumsal olaylarda çare aramaya başlamış. Olaylara birde bu gözle bakılmasında fayda var.
Malum, her seçim öncesinde, insanlar, dertlerine çare olabilmesi için oy için mahallesine gelen siyasetçilerden bir takım isteklerde bulunuyor. İçinden geldiği kadarıyla, kendisini ikna edenlerin, karşılaştığı dertlerine çare olacağına inandığı siyasetçilere ve partiye destek verip, seçimlerdeki tercihlerini belirtiyor. Bursa’da seçmenler,. Bir yıl önce, Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini AK Parti’nin elinden alıp, ana muhalefet CHP’ye teslim ettiler.
Aradan tam tamına bir yıl zaman geçti. Bayram ziyaretleri ve görüşmeleri de gerçekten Bursa’da yerel hizmet bekleyenlerin, bir yıl içinde yapılan çalışmalar ve söylemlere bakıldığında, hayal kırıklığına uğradıkları gibi izlenimleri veriyor. Senelerdir CHP’nin seçimleri kazanması için uğraş verenler bile, “bunlar iş yapmamak için sürekli bahaneler üretiyorlar. Bahane üretmek için zaman geçirmek yerine, plan ve proje çalışmasına zaman ayırmaları Bursa’nın hayrına olur. Seçimlerden önce bir ay içinde, iki ay içinde yapılacağı söylenilen bozuk yolların onarımı, trafikteki tıkanmanın önlenmesine yönelik çalışmalar, göstermelik ve eskiden kalma projelerin uygulanma olarak gözleniyor. Yani, yeni bir plan proje yok. Boşuna zaman geldi, geçti.” şeklindeki konuşmalara tanıklık ettik.
Gelelim şimdi, mahalli idareler ve belediyelerin eskiden bu yana uyguladıkları görev ve sorumluluklara.
Seçimlerden sonra iş başı yapan belediye yönetimleri, “biz daha yeni geldik. Duruma bakacağız. Geçmişten bir sürü borç var. Belediye ve kamu kaynaklarına ona buna peşkeş çekmişler. Onları inceliyoruz..” şeklinde açıklamalarla bir yılı doldururlar.
Sonrasında, birkaç tane kentin geleceğine yönelik sorunların çözümü amaçlı olarak plan proje çalışmasını müjdelerler. Bu durumda, yerel yönetimlere avans verilmesine yol açan tutum ve davranışlardır. İkinci yılda böylece gelip geçer.
Üçüncü yılda, “biz neler yaptık?” diye sorular sorulmaya başlanır. Geçmişe bakılır, yapılanlara bakılır. Sonrasında alel acele, temeller atılıp, kentin geleceğine yönelik bir takım projelerle gün kurtarılmaya çalışılır. Böylece, üçüncü yılda gelip geçer.
Dördüncü yılda, artık seçmenler somut bir şeyler görmek isterler. İşte o zaman diliminde de açılışlar, temel atmalar, park, bahçe düzenlemeleriyle vakit doldurulur.
Beşinci yıl ise seçim zamanı gelmiş, kapıya dayanmıştır. Telaş başlar, Sinirler gerilir. Yapılan işlerle, yapılmayan işler sorgulanmaya başlanır. Seçimler öncesinde yapılacağını dair sözler verilen işlerin hemen hepsi unutulur, bir kenara itilir. O tarihlerde, halkın gündeminde, vatandaşın gündeminde neler varsa onların icabına bakılmaya başlanır. Tabi, bozuk yolların onarımları, kaldırım ve park yapılmalarına büyük önem verilir. Çünkü, yolda gidemeyen, yaya kaldırımında yürüyemeyen seçmenlerin oy vermeyeceği düşüncesi hakim olmaya başlanır. Anketlerde hep önde çıkılır ama sandıklarda beklenilen başarılar elde edilemez.
Belediyelerin, mahalli idarelerin beş yıllık görev süreleri ilk başta çok uzun süre olarak görünse de zaman ilerleyip günler, haftalar, aylar, yıllar gelip geçtikçe, aslında bu sürenin bir gününün bile heba edilmemesi gereken zamanlar olduğu anlaşılır. Fakat, iş işten gelip geçer.
Peki, yerel yönetimler nasıl olur da bütün bu zamanın boşa geçirilmesi söylemlerine rağmen, bazen seçimleri ikinci kez, üçüncü kez kazanabiliyorlar? İşte, bu sihirli bir değnek gibi. Bazıları, iktidar gücünden gelen destekle seçimleri kazanıyorlar. Bazıları ise yaptıkları gerçek iş ve hizmetlerle halkın gönlünde taht kuruyorlar. Bazılarına gelince, onlarda, “kamu kaynaklarını nasıl kendi çıkarlarımız uğruna kullanırız?” diye formüller üretiyorlar.
Bazıları için de sadece imar rantları ve zenginlerin istedikleri köşe başı, mahalle ortası, kent meydanı gibi plan değişiklikleri ve halka yönelik hizmet yapıyormuş gibi topluma yaydıkları algılar sayesinde durumu idare ediyorlar.
Bursa adına bakalım, gelen geçen bir yıl içinde sadece laf ve güzel sözlerle, boyalı projelerle açıklanan bazı konularda vakit geçirdik.Trafik çözümlendi mi? Hayır daha da kilitlendi. Bozuk, yollar asfaltlandı mı? Hayır, bazı belediyeler çalışanlarına dahi bayram öncesinde maaş ödeyemediler.
Ulaşımdaki küçük dokunuşlarla, yollardaki yeni düzenlemeler yapıldı mı? Yeni projeler var mı? Buna da hayır. Eskiden yarım kalan Acemler Kavşağı haricinde hiçbir şey yapılmadı.
Aynı hamam aynı tas şeklinde devam ediyor. Akşam olunca zaten sorunlar bitiyor, dertler unutuluyor.
Toplu ulaşımda ise düzenlemeler ve mevcut sistem sil baştan yapıldı. Vatandaşlar, küçücük otobüslerde, tıklım tıklım yolculuğa zorlanıyor.
Bursa halkının gözüyle bir yıllık zaman sadece konuşmak ve ona buna yönelik bazı suçlamalarla geldi, geçti.
İş başındaki yönetimler bir yıllık icraatlarıyla ilgili görkemli toplantılar düzenleyip bir sürü iş yaptıklarını anlatabilirler. Ama, vatandaşın gözüyle bakıldığında, mevcut durum böyle.
Biz, insanlara not vermekle görevli değiliz. Ne umduk, ne bulduk? Sorularına yönelik sadece durumları, anlatılanları yönetenlere duyurma amaçlı bilgileri yazıp, eleştirilerimize yaparız. Notu zaten seçmenlerden sandıklarla veriyorlar. Verecekler.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursa Haber
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Muharrem KARABULUT
Ne umduk, ne gördük ?
İnsan hayatının pek çok sürecinde, hayal kırıklığı ve beklenen işlerin zamanında olmayışı yada verilen vaatlerin tutulmayıp, insanların yüz üstü kendi kendine bırakılmasına yönelik pek çok örnek var.
Bu örnekleri sık yaşanmasının bir nedeni ise insanların söylenilenlere körü körüne inanması ve beklenti içine girip, kendi bilgi, beceri ve çalışma hayatına yapabileceği katkıları yapmayıp, başkasından medet ummasına yönelik hayal ve beklentiler büyük önem taşıyor.
Bir nevi insanlar yaşayıp görüp, tecrübe kazanıyorlar.
Bu sene de Ramazan Ayı geldi, sonrasında üç günlük bayram yaptık. Tatil süresi uzatılınca da insanlarımız yollara düştüler. Şehir içi ve şehirlerarası yollardaki trafik haliyle kalabalıktı. Yada tıkanma noktasına geldi. Çünkü, bazı kişiler, kendi yollarında, şeritlerinde gitmek yerine zikzak yapıp, trafiği araç saçına dönüştürmeyi kendilerince bir maharet sayıyorlar. Bunun sonrasında neler mi oldu?
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı açıklamalara göre Arife günü ve bayramın ilk iki gününde meydana gelen trafik kazalarında 27 kişi vefat etti. 3 bin 619 kişi de yaralandı. Kazaların oluş şekli, hız ve dikkatsizlik olarak kayıtlara geçti.
Bayram sürecinde Bursa’nın kent içi ulaşımı beklendiği gibi per perişan halde idi. Yollardaki ulaşım, deyim yerinde ise ite kaka güçlükle ilerledi. Tabi, bayram ziyaretine gitmek için yola çıkanlarında, saatlerce trafikte takılı kalmaları ve düzensizlik nedeniyle de sıkıntılı anlar yaşamaları, gerçekten bezdirici oldu.
Aile içi bayram konuşmalarına sıra gelirse, ilk sırada İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve etrafında dönüp dolayan yolsuzluk, rüşvet iddiaları, görevden alma, tutuklanma olayların analizleri yapıldı. Kimine göre, işlem siyasi, kimilerine göre ise yapılanlar, hak, hukuk ve adalet kapsamında değerlendirilmeli. Zaten, sokaklardaki olaylara ve yapılan açıklamalara baktığımızda, bu konularla ilgili toplum ikiye bölünmüş durumda.
Olayların siyasi boyuta çekmek isteyenler, son görüldüğü kadarıyla başarılı olmuş gibi. Çünkü, vatandaşlarımız, mevcut iktidardan beklentilerini henüz alamamışlar. Pek çok konuda sıkıntı ve şikayetlerinde yaşanmasına ve sokak olaylarına katılımın yüksek sayıda olmasının nedenini böyle yorumlanıyor.
Saldırılar, eylemler ve yapılan kalkışmalar her ne kadar istenmeyen olaylar olarak konuşulsa da, iktidardan beklentilerin senelerce konuşulup karşılanmayışı toplumda bir kırılma noktasına doğru çevriliyor görüntüsü mevcut.
Toplum, senelerdir uğradığı hayal kırıklıklarına belki de toplumsal olaylarda çare aramaya başlamış. Olaylara birde bu gözle bakılmasında fayda var.
Malum, her seçim öncesinde, insanlar, dertlerine çare olabilmesi için oy için mahallesine gelen siyasetçilerden bir takım isteklerde bulunuyor. İçinden geldiği kadarıyla, kendisini ikna edenlerin, karşılaştığı dertlerine çare olacağına inandığı siyasetçilere ve partiye destek verip, seçimlerdeki tercihlerini belirtiyor. Bursa’da seçmenler,. Bir yıl önce, Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini AK Parti’nin elinden alıp, ana muhalefet CHP’ye teslim ettiler.
Aradan tam tamına bir yıl zaman geçti. Bayram ziyaretleri ve görüşmeleri de gerçekten Bursa’da yerel hizmet bekleyenlerin, bir yıl içinde yapılan çalışmalar ve söylemlere bakıldığında, hayal kırıklığına uğradıkları gibi izlenimleri veriyor. Senelerdir CHP’nin seçimleri kazanması için uğraş verenler bile, “bunlar iş yapmamak için sürekli bahaneler üretiyorlar. Bahane üretmek için zaman geçirmek yerine, plan ve proje çalışmasına zaman ayırmaları Bursa’nın hayrına olur. Seçimlerden önce bir ay içinde, iki ay içinde yapılacağı söylenilen bozuk yolların onarımı, trafikteki tıkanmanın önlenmesine yönelik çalışmalar, göstermelik ve eskiden kalma projelerin uygulanma olarak gözleniyor. Yani, yeni bir plan proje yok. Boşuna zaman geldi, geçti.” şeklindeki konuşmalara tanıklık ettik.
Gelelim şimdi, mahalli idareler ve belediyelerin eskiden bu yana uyguladıkları görev ve sorumluluklara.
Seçimlerden sonra iş başı yapan belediye yönetimleri, “biz daha yeni geldik. Duruma bakacağız. Geçmişten bir sürü borç var. Belediye ve kamu kaynaklarına ona buna peşkeş çekmişler. Onları inceliyoruz..” şeklinde açıklamalarla bir yılı doldururlar.
Sonrasında, birkaç tane kentin geleceğine yönelik sorunların çözümü amaçlı olarak plan proje çalışmasını müjdelerler. Bu durumda, yerel yönetimlere avans verilmesine yol açan tutum ve davranışlardır. İkinci yılda böylece gelip geçer.
Üçüncü yılda, “biz neler yaptık?” diye sorular sorulmaya başlanır. Geçmişe bakılır, yapılanlara bakılır. Sonrasında alel acele, temeller atılıp, kentin geleceğine yönelik bir takım projelerle gün kurtarılmaya çalışılır. Böylece, üçüncü yılda gelip geçer.
Dördüncü yılda, artık seçmenler somut bir şeyler görmek isterler. İşte o zaman diliminde de açılışlar, temel atmalar, park, bahçe düzenlemeleriyle vakit doldurulur.
Beşinci yıl ise seçim zamanı gelmiş, kapıya dayanmıştır. Telaş başlar, Sinirler gerilir. Yapılan işlerle, yapılmayan işler sorgulanmaya başlanır. Seçimler öncesinde yapılacağını dair sözler verilen işlerin hemen hepsi unutulur, bir kenara itilir. O tarihlerde, halkın gündeminde, vatandaşın gündeminde neler varsa onların icabına bakılmaya başlanır. Tabi, bozuk yolların onarımları, kaldırım ve park yapılmalarına büyük önem verilir. Çünkü, yolda gidemeyen, yaya kaldırımında yürüyemeyen seçmenlerin oy vermeyeceği düşüncesi hakim olmaya başlanır. Anketlerde hep önde çıkılır ama sandıklarda beklenilen başarılar elde edilemez.
Belediyelerin, mahalli idarelerin beş yıllık görev süreleri ilk başta çok uzun süre olarak görünse de zaman ilerleyip günler, haftalar, aylar, yıllar gelip geçtikçe, aslında bu sürenin bir gününün bile heba edilmemesi gereken zamanlar olduğu anlaşılır. Fakat, iş işten gelip geçer.
Peki, yerel yönetimler nasıl olur da bütün bu zamanın boşa geçirilmesi söylemlerine rağmen, bazen seçimleri ikinci kez, üçüncü kez kazanabiliyorlar? İşte, bu sihirli bir değnek gibi. Bazıları, iktidar gücünden gelen destekle seçimleri kazanıyorlar. Bazıları ise yaptıkları gerçek iş ve hizmetlerle halkın gönlünde taht kuruyorlar. Bazılarına gelince, onlarda, “kamu kaynaklarını nasıl kendi çıkarlarımız uğruna kullanırız?” diye formüller üretiyorlar.
Bazıları için de sadece imar rantları ve zenginlerin istedikleri köşe başı, mahalle ortası, kent meydanı gibi plan değişiklikleri ve halka yönelik hizmet yapıyormuş gibi topluma yaydıkları algılar sayesinde durumu idare ediyorlar.
Bursa adına bakalım, gelen geçen bir yıl içinde sadece laf ve güzel sözlerle, boyalı projelerle açıklanan bazı konularda vakit geçirdik. Trafik çözümlendi mi? Hayır daha da kilitlendi. Bozuk, yollar asfaltlandı mı? Hayır, bazı belediyeler çalışanlarına dahi bayram öncesinde maaş ödeyemediler.
Ulaşımdaki küçük dokunuşlarla, yollardaki yeni düzenlemeler yapıldı mı? Yeni projeler var mı? Buna da hayır. Eskiden yarım kalan Acemler Kavşağı haricinde hiçbir şey yapılmadı.
Aynı hamam aynı tas şeklinde devam ediyor. Akşam olunca zaten sorunlar bitiyor, dertler unutuluyor.
Toplu ulaşımda ise düzenlemeler ve mevcut sistem sil baştan yapıldı. Vatandaşlar, küçücük otobüslerde, tıklım tıklım yolculuğa zorlanıyor.
Bursa halkının gözüyle bir yıllık zaman sadece konuşmak ve ona buna yönelik bazı suçlamalarla geldi, geçti.
İş başındaki yönetimler bir yıllık icraatlarıyla ilgili görkemli toplantılar düzenleyip bir sürü iş yaptıklarını anlatabilirler. Ama, vatandaşın gözüyle bakıldığında, mevcut durum böyle.
Biz, insanlara not vermekle görevli değiliz. Ne umduk, ne bulduk? Sorularına yönelik sadece durumları, anlatılanları yönetenlere duyurma amaçlı bilgileri yazıp, eleştirilerimize yaparız. Notu zaten seçmenlerden sandıklarla veriyorlar. Verecekler.