Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Deprem ve beton mezarlar

Yazının Giriş Tarihi: 16.08.2024 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.08.2024 18:00

Ülkemiz deprem fay hatları üzerine kurulmuş bir yerleşim alanlarına sahip. Doğudan batıya, güneyden kuzeye bütün coğrafi bölgelerimizde deprem tehlikesi mevcut.

İnsanlarımız, içinde yaşadıkları binaların depreme ne kadar dayanıklı olup olmadığı konusunda yeterli bilgiye sahip olamadıkları içinde korku ve panik içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Ama, beklenmedik bir zamanda, beklenmedik bin anda gelen deprem, insanlarımızın canını alıyor. Aileleri parçalıyor. Binaları un ufak edip yıkıyor.

Türkiye için deprem ve bina güvenliği, depremler yaşanılıp işbaşa geldiğinde gündeme getiriliyor. Ülkemiz için son 50 yıl içinde yaşadığımız en büyük deprem 1999 Marmara Körfez Depremi. Üzerinden tam tamlına 25 yıl geldi geçti.

Tarihler 16 Ağustos’un 17 Ağustos’a geçtiği anlarda, gece yarısı yakaladı insanları ansızın.

17 Ağustos 1999'da saat 03.02'de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce, Bursa ve Yalova'da yıkıma yol açtı. Resmî raporlara göre 17 bin 480 ölüm, 23 bin781 yaralanma oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 ev, 42 bin 902 iş yeri hasar gördü. Depremden on bir yıl sonra 2010 yılında yayımlanan TBMM Meclis araştırması raporuna göre 18 bin 373 kişi öldü. 48 bin 901 kişi ise yaralandı.

Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerek de sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir. Depremin Türkiye'nin önemli bir sanayi bölgesi olan Marmara Bölgesi'nde meydana gelmiş ve çok geniş bir coğrafyayı etkilemiş olması, ülkede büyük sıkıntılara neden oldu.

Daha sonra Düzce Depremi, Erzincan Depremi, Van Depremi gibi yine insanların can ve mallarını hedef alan bazı depremleri yaşadık ülkemizde. En son 6 Şubatta Hatay’da yaşanılan ve on bir tane ilimizde yıkıma ve ölümlere yol açan deprem ise ülkemizde geçmişte yaşanılan olaylar ve depremlerden hala ders çıkarılmadığının işareti olarak kayıtlara geçti.

Hani derler ya, insan hayatı pamuk ipliğine bağlı diye.

Gerçekten de başımıza gelen en ufak bir olayda bunları çok iyi anlıyor ve yaşıyoruz. Bir yer sarsıntısında, binlerce insanımız yok yere ölüyor. Bazen uykuda, bazen iş başında geliyor ecel.

Bunlar, göz göre göre yaşanıyor.

Bazı müteahhitlerin ve bazı insanların gözlerini bürüyen para hırsı ve rant sevdası nedeniyle yaşıyoruz bu olayları. Çünkü, dünyanın pek çok ülkesi de ülkemizde meydana gelen depremlerden daha yüksek şiddetli depremler meydana geliyor. Yaşanıyor. Ölüm ve can ve mal kayıpları bizdeki gibi olmuyor.

Çünkü, o ülkeler, geçmişte yaşadıklarından ders çıkarmışlar. Gerekli önlemleri almışlar. İnşaat ve emlak sektöründe yapılması gerekenleri yapmışlar.

Bizdeki gibi müteahhitler malzemelerden çalmamışlar. Demiri metrekare başına 3 kilo, beş kilo az kullanıp kar etme dertleri olmamış. Malzemeyi, betonu, çimentoyu birkaç torba eksik kullanıp, kar etme gibi dertleri olmamış.

İnsan sağlığı ve can ve mal güvenliği birinci derecede önem kazanmış.

Bizim ülkemizdeki gibi denetimsizlik ve başıbozukluk, rant hırsı, daha fazla para kazanma hırsı, bir kat fazla yapıp, gelirlerin artırılması hırsı yok. Özellikle denetimsiz iş ve yapı, inşaat hiç mi hiç yok. Yapılması gereken ne ise o yapılmış. Önlemler tamam.

Ülkemizde, nerede ise siyasi ikbal ve oy uğruna çıkarılan imar afları nedeniyle kaçak inşaatların yapımı hortlamış. İnşaat ruhsatı alınsa dahi, malzeme denetimleri yapılmadığı içinde yapıların güvenliği istenildiği gibi olmamış. En ufak bir sallanmada, un ufak olup yıkılıyorlar.

1999 Marmara Körfez Depremi milat olması ve inşaat sektöründe, Yapı Denetim zorunluluğu gibi bir takım önlemler alınsa da bizim uyanık bazı müteahhitler yine işin sırrını çözmüşler. Bir yanda inşaat yapım şirketi diğer yanda yapı denetim şirketi kurup işlerini bir güzel istedikleri gibi gemilerini yürütmüşler, karada, havada, denizde.

Birde, siyasetin imar rantına yeşil ışık yakması, pek çok Belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinin müteahhitlerden oluşması, ayrıca belediye gündemlerinde olması gerekli hizmet plan, program ve projeler yerine yüzde 90 imar planları ve imar rantının olması nedeniyle maalesef ülkemizdeki deprem önlemleri gerektiği gibi olmuyor. Olamıyor.

Bunu Hatay Depreminde bir kez daha gördük. Yaşadık.

Kimse, inkar etmesin!

Bu konuda, sadece siyasetçilerimiz değil, kamu görevlilerinin de hizmet kusurları olduğunu düşünüyorum. İnsanları, bir kenara çekilip izlemek yerine, “kardeşim sen yanlış yapıyorsun!” diye uyaracak kamu görevlileri lazım bizim ülkemize. Koltuklarını koruma adına siyasetçilerin arkasından koşup, alkış yapanlar değil.

Evet, ülkemizdeki deprem gerçeği ve yaşanılan gerçek olayları gördükçe, inanın çok şeyler yazıp, gelmiş geçmiş bazı yöneticilerin ve siyasetçilerimizin bu konularda suç işlediklerine inanan bir kişiyim. Zaman geçirilmeden İmar Suçları ile ilgili Ceza Kanunlarımızda değişiklik yapılmalı. Çürük bina yapanlar, malzemeden çalanlar, yeşil alanları talan edenler, eşe dosta imar rantı dağıtanlar, “ruhsatı planlara uygun al, Ama, istediğin gibi inşaat yap” mantığı ile hareket edip, ruhsata aykırı yapıları tek imza ile yasal hale getirilmesine yol açanların hepsinin ama hepsinin hapse atılıp, cezalandırılması gerektiğine inanıyorum.

17 Ağustos tarihinin üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen bizlerin yine deprem ve yapı güvenliğini tartışmasına anlam veremiyorum. Birileri, birilerinin rant sevdasına artık nokta koymalı.

Çünkü, önümüzde duran örnekler var. Deprem değil, bina öldürüyor. İnsanlarımız beton mezarlarda oturmaya mahkum edilmemeli. Asıl mahkum edilmesi gerekenler, o beton mezarları inşa edenler olmalı.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.