Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

CHP’nin önseçimi ve sonrası

Yazının Giriş Tarihi: 24.03.2025 00:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.03.2025 00:01

Siyasetin gündemi bu kez İstanbul’da, Çağlayan Adliyesinde ve ana muhalefet Partisi’nin bütün baskı ve sokak olaylarına davetiyesine rağmen, Türkiye’nin Demokratik Hukuk devleti ilkesinin işletilmesiyle yaşandı. Akşam saatlerinde başlayıp, sabaha kadar yapılan sorgulamalar üzerine, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, tevkif edildi.

Ülkemizdeki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri 2028 yılı Mayıs ayının son haftasının Pazar günü yapılacak. Seçimlere 3 yıl kala, aday olduğunu açıklayan ve partisini de kendisini aday göstermesi için baskı altında tutan Ekrem İmamoğlu ve bazı arkadaşları tutuklandı. Cezaevine gittiler.

İmamoğlu’nun gözaltında tutulduğu 4 gün boyunca, CHP’nin halkı ve de özellikle gençleri, üniversitelileri sokağa davet etmesiyle istenmeyen bazı olaylarda yaşandı. Tabi, bütün bunlara sebep olanlarla ilgili adli ve idari yönden gerekli incelemelerin başlatıldığı açıklandı.

Asıl önemli olan konu, ülkemizin en büyük ilinin belediye başkanının terör ve yolsuzluk iddiasıyla hakkında adli işlemlerin başlatılması. Partisinin sahip çıkması ayrı bir olay. Bundan sonra, adli süreç işleyecek.

Mevcut iktidar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerin zamanında yapılacağını sürekli ifade ediyor. Nereden bakarsanız bakın, seçimlere tam tamına üz yıldan fazla zaman var. Amma velakin, ana muhalefet CHP, 31 Mart yerel seçimler, mahalli seçimlerde en fazla oyu aldıklarını öne sürüp iktidarı erken seçime zorlamaya başladı. Bunun içinde, dün partili üyeleri arasında, birde halkın katılımını ve desteğinin de yanında olduğunun göstergesi olarak ifade edilen bir başka sandıkta Ekrem İmamoğlu’nu, beklendiği gibi Cumhurbaşkanı adayı olarak lanse etti. Sandıklardan partili üyelerin İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanlığı isteğini bir nevi onaylamış ve tasdik etmiş oldular.

Peki, yapılan bu işlem ve sandık oylaması ne kadar geçerli?

Çünkü, Ekrem İmamoğlu, hepimizin malumu, Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi sırasında yasadışı bir takım olaylar ve iddialar nedeniyle hakkında başlatılan işlemler sonucunda tutuklandı. Halen cezaevinde. Olaylarla ilgili de soruşturmalar devam ediyor. Elimizde mevcut bir yargı kararı ve hapis kararı, beraat kararı olmadığı içinde, “doğmamış çocuğa don biçilmez” misali, bizim bu konuyla ilgili yaptığımız eleştiri ve yorumlar, kanun ve “yarın ne olabilir?” varsayımları üzerine şekilleniyor.

Önce, aday belirleme ile ilgili olarak Seçim Kanunu’na bakalım.

Seçime katılacak adaylarının seçildiği ya da başka bir değişle asıl listede yer alacak aday adaylarının oylandığı seçimdir. Ön seçim, genel seçimde aday gösterilecek kişileri belirlemek için bir siyasi partinin üyesi olan belli sayıdaki delegelerin katılmasıyla yapılan seçimdir.

MADDE 37- Değişik madde: 28/03/1986 t. 3270 s.K. m. 9.

Bu rakamlar şöyle okunuyor. Kanun 28 Mart 1986 tarihinde değişmiş. Yapılan değişiklik ile 3 bin 270 sayılı Kanunun 9’uncu maddesi yeni 298 sayılı Seçim Kanununda 37. Madde olmuş.

Bu kanun diyor ki; Siyasi partiler, milletvekilliği genel veya ara seçimlerinde, adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini; serbest, eşit, gizli oy, açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile yapabilirler.

Siyasi partiler, ön seçim ya da aday yoklaması yaptıkları seçim çevrelerinde, toplam olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının % 5'ini aşmamak üzere, ilini, seçim çevresini, aday listesindeki sırasını, ön seçim veya aday yoklaması tarihinden en az on gün önce Yüksek Seçim Kuruluna bildirmek koşuluyla merkez adayı gösterebilirler. Ön seçim ya da aday yoklaması yapılmayan yerlerde, siyasi partilerin merkez yoklaması veya diğer usullerden biri veya bir kaçı ile aday belirleme yetkileri saklıdır.

Buraya kadar durum gayet net bir şekilde anlaşılıyor.

Ama, bu kanuna 1998 yılında bir ek fıkra eklenmiş. Ek fıkra: 31/07/1998 t. 4 bin 381 s.K. m.7

Partilerin tüzüklerinde gösterilen merkez yoklaması dışındaki parti aday seçimleri seçim kurullarının yönetim ve denetimi altında yapılır.

Yani, bu ek maddeye göre, siyasi partiler ön seçimle aday belirleme kararı aldıklarında, bu karar, Seçim Kurullarının huzurunda yapılmak zorunda.

Kanun 1995 yılında bir değişikliğe daha uğramış. Değişik fıkra: 27/10/1995 t. 4125 s.K. m. 21.

“Partilerin tüzüklerinde herhangi bir seçim çevresinde bütün üyelerin iştiraki ile yapacakları ön seçimde bu Kanunun ön seçimlerle ilgili hükümleri uygulanır.”

İşte, olayın can alıcı noktası bu. Siyasi Partiler, ön seçim kararı aldıklarında, aday belirlemek için yapılacak seçimler partinin kendi kendisine yapacağı seçimlerle değil de Seçim Kurulunun nezareti ve gözetiminde yapılacak. Halkımız arasında bu tür seçimlere, hakim nezaretinde yapılan ön seçim deniliyor.

CHP, dün yaptığı seçimlerde, ön seçim kurallarını kanunda belirtilen şekilde uygulamadı. Yine de partili üyelerine ve bazı halk kitlelerini sandığa götürüp, demokratik veya antidemokratik, kanuna uygun veya değil bir şekilde Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edebilme adına bir takım kendince seçimler yaptı.

Oysa ki, kanunun amir hükmü; Aday tespitinin yapılacağı gün, Yüksek Seçim Kurulu tarafından genel seçimlerden en az yetmiş beş gün önceki bir tarih olarak belirlenip ilan edilir. Seçime katılacak bütün siyasi partilerin tüzüklerindeki usullere göre il ve ilçelerde yapacakları aday tespitleri bütün yurtta aynı günde yapılır.” Aynen böyle.

Yüksek Seçim Kurulu Cumhurbaşkanlığı seçim takvim açıklamadığı için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçim kararı almadığı için, ayrıca Cumhurbaşkanının da kendi iradesiyle seçimlerin öne alınmasının sağlanması amaçlı olarak TBMM’ye seçimlere bir yıl kala feshi etmediği içinde (Zaten seçimlere daha üç yıl var.) yapılan bu aday tespit seçiminin kanuni ayağı, dayanağı ve bağlayıcı yönü yok.

Gün, gelir, devran döner, seçim tarihi açıklanır, CHP genel merkezi der ki, “ben adayımı merkez yoklaması ile belirleyeceğim.”

Olur mu, olmaz mı? Kanunlara göre, olmamasının önünde engel yok.

Peki o zaman CHP’nin 23 Mart 2025 tarihinde yapılan ve bütün partilileri sandık başına toplandığı bu seçimin kıymeti harbiyesi ve önemi neden bu kadar aceleye getirildi? Diye insanlara sorulmaz mı?

Bu mesele, CHP’nin kendi iç meselesi. Ama, halka yansıyan, topluma yansıyan, 19 Marttan bu yana, İmamoğlu’nun gözaltına alınışı ve halkın sokaklara davet edilmesiyle başlayan olaylara bakıldığında bir takım kişilerin acelesinin olduğu yönünde fikir ve düşünce sahibi olunabiliyor insanlar.

Unutmayalım, çok bağırıp çağıran, ona buna saldıran her zaman haklı çıkmaz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Haber En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.