Ülke idaresinde, sandıkla ve seçmenlerin tercihleriyle gelip iş başı yapanların, yani seçimle, sandıkla, seçmenlerin tercihleriyle görevlerinden uzaklaştırılıp değiştirilmesi demokrasinin en güzel örneklerinden bir tanesidir.

Siyasetin tecelli etmesi, demokrasinin uygulanması ve halkın kendisine yönetecek olan kişileri kendi hür iradesiyle ve kendi isteklerine göre seçebilmesi en büyük siyasi eylemlerdir. Ülkemizde her ne kadar siyasi eylemlere halkın katkısı pek fazla olmasa, liderlerin adayları kendi kendilerine lanse edip, belirleyip halkın önüne çıkarıp, “ben bunu seçtim, sende oy ver seçiver!” diye diretmesi demokrasinin pek işlediği anlamına gelmiyor.

Her neyse, Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirmemekte ısrar ve inat eden siyasi yapıların olduğu sürece de bizler bu tür tartışmaları ve kısır çekişmeleri sürekli yapıyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimine karşı yapılan ve bazı ilçe belediye yönetimlerini de kapsama içine alan operasyonlarda ilgili olarak ortalıkta dolaşan bir sürü iddia ve görüntü, banka dekontları, videolar mevcut. Başta Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere bazı belediye başkanları, bürokratlar ve müteahhitlerden tutuklananlar oldu.

Olaylarla ilgili operasyonlar sürüyor. İtirafçı olanlar çıkmış. Şüpheli olarak gözaltına alınanlar arasında suçlamaların bir bölümünü kabul edenler, “ben yapmadım, onlar yaptılar” diye iddialarda bulunanlar da olmuş.

Tabi, istenmeyen bu olaylar, ana muhalefet partisinin çatı altında cereyan ettiği içinde ülke siyasetinin operasyona alet edilmek istenmesine çalışılıyor. İddialar öylesine karışık zeminlere yöneltilmek isteniyor ki, iş döndü dolaştı, tamı tamına üç yıldan fazla süre olan 2028 Mayıs ayında yapılması gerekli Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar dayandırıldı olaylar.

Birde, halka söylenilenlerin ne kadarı doğru ne kadarının da hatalı olduğunun tam anlaşılmayışı, operasyon ve soruşturmaların sonuçlarının beklenmesi, yargı kararlarının beklenmesi yerine iki kutuplu siyasal çekişmelerin Adli operasyonlara dönüştürüldüğü iddiaları ortalığa epey gerdi.

Gezi benzeri kalkışmalar ve sokaklarda polisle çatışanları görmek, mağduriyet karşılığında insanlara destek olmak isterken, birden sokak anarşisi iddialarıyla karşılaşmak inanın ülkemize zarar veriyor.

Yolsuzluk, terör bağlantıları, rüşvet, irtikap ve görevi kötüye kullanma, güveni kötüye kullanma iddiaları gibi suçlamalarla ilgili ve ortaya çıkan suç delilleriyle ilgili söylemlerde bulunmayan Ana muhalefet partisi yöneticilerinin de sokak olaylarını teşvik etmesi destek olanların yanında pek çok vatandaşımızın gözüyle de inanılır ve kabul edilebilir bir eylem yöntemi değil.

Ülkemizdeki bu durum ve vaziyet halinde, CHP, 23 Mart Pazar günü vadesine 3 yıl olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için Ekrem İmamoğlu’nu şimdiden aday gösterme adına, alel acele ön seçim yaptı.

Tamda İmamoğlu’nun tutuklandığı güne denk geldi önseçim. Partili üyeler arasında yapılacağı açıklanan ön seçim için CHP birde siyasi kurnazlık yapıp, partili olmayan seçmenlerin, vatandaşların, hatta çocukların bile destek olabilmesi adına destek sandıkları oluşturuldu.

Bence, iyi ve güzel oldu. Çünkü, toplumdaki tepki ve siyasi yapılanma adına da güzel bir anket ortaya çıktı.

Rakamlar kişiden kişiye değişen oranlarla açıklandı. Önce, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, partili üyelerinin nerede ise tamamının vatandaşlarla beraber ise 20 milyona yakın seçmenin sandıklara gittiğini, bunun da erken seçimin ayak sesleri olduğunu açıkladı. Sonra, Saraçhane’deki otobüsün üzerinden konuşan Özgür Özel, partili partisiz ayrımı yapmadan 13 milyon kişinin oylarının sayıldığını, sayılmayan 2 bin 621 sandık olduğunu ifade etti.

En sonunda ise CHP genel merkezi medya kuruluşlarına geçtiği bilgilere göre CHP üyesi 1 milyon 653 bin kişi katılım sağladı. Halktan ise 14 milyon 197 bin destek oyu geldi. Toplamda 15 milyon 850 bin kişi Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasına destek verdi.

Bu sonuçların açıklanmasıyla beraber, siyasi analistlerde devreye girip, sonuçları 31 Mart 2024 sandık sonuçlarıyla orantılı değerlendirmeye aldılar. Mesela, CHP mahalli seçim sonuçlarına göre Türkiye genelinde 17 milyon 409 bin 137 oy almış. Türkiye genel seçmen sayısı 61 milyon 430 bin 934 kişi. Yüzde 37’ye tekabül ediyor.

Bursa genelinde de CHP 31 Mart Büyükşehir seçimlerinde 861 bin 295 oy almış. Seçmen sayısı 2 milyon 388 bin 995 kişi.

Bursa’da CHP’nin bütün ilçeler dahil üye toplam sayısı 50 bin 770 kişi. Önseçim sandığına giden CHP’li üye sayısı 40 bin 506 kişi. Sandık başına destek amaçlı gelen vatandaş sayısı 351 bin 445 kişi. CHP’nin seçimlerde aldığı oy sayısının yarısının bile altında.

Tabi, dayanışma sandıklarında birde bazı vatandaşların eş, dost ve akrabalar içinde oy kullandıkları, hatta bazı partili veya vatandaşların cep telefonlarındaki kayıtlı numaraları yazıp, oy kullandıkları iddialarını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Yine de halkın ve seçmenlerin demokrasi adına sandık başına gitmeleri, oy kullanmaları güzel. İktidar kanadı da ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında, erken seçim çığırtkanlığı yapmak için bu sonuçların pek inandırıcı gelmediğini öne sürüyorlar.

CHP içinde de “biz, bu sandıklara daha fazla vatandaşlarımızı getirebilirdik. Ama, Bursa’da bile üyelerimizin yüzde 20’sinden fazlası, sandık başlarına gelmediler” şeklinde değerlendirmeleri görüyoruz.

Sosyal medyadaki paylaşımlara baktığımızda ise sandık başarına gidenlerin destek oyu vermelerine rağmen, başka partilere mensup olması da iktidara olan kızgınlıkların, kırgınlıkların ve beklenen politikaların zamanında uygulanmayışı, verilen sözlerin tutulmayışı nedeniyle küskünlüğün bir işareti olarak değerlendiriliyor.

Siyasi tablo şimdilik böyle. Sokak olaylarının sonlanması, operasyonlar üzerindeki perdenin aralanması, yapılan yolsuzluk ve terör bağlantısı iddialarıyla ilgili delillerin halka ve kamuoyuna anlatılmaya başlanmasıyla, ülkemizdeki siyasetin de normale dönüşeceğini bekliyoruz.

Keser döner, sap döner, ilahi adalet elbet bir gün tecelli eder.