Sonbahar geldi. Yeşilin sarıya, kızıla döndüğü, yaprakların sıkı sıkıya bağlı oldukları ağaçlardan kopmaya başladığı günlerdeyiz.
Sonbahar hüzünlü, sonbahar kasvetli, sonbahar ıssız.
Bahar ama son bahar.
Aslında sonbaharı da severim ben, melankolisini sevdiğimden belki de.
İnsanların evlere kapanmaya başlamasıyla birlikte ben de kendime dönerim.
Şarkılarımı dinlerim tekrar tekrar, bazen bütün bir gün boyunca.
Mutsuzluklarımı yaşarım kendi kendimle, ama sadece kendimle baş başa.
Kendi kendimi sararım, çocukluktan kalma bir alışkanlıkla.
“Ve neylersin mevsim sonbahar işte; yaprak nasıl düşerse, gözyaşı da öyle düşer bu mevsimde…” demiş Mevlana kızı Kimya Hatun.
Haksız mı?
Hayatın hızlı akmadığı mevsimdir sonbahar. Yavaş yavaş süzülür içimize. Yavaş yavaş sızar benliğimize.
Yavaş yavaş eritir, ezer bizi.
En dibe kadar sindirir enerjimizi.
Yenilenmeye hazır olana kadar hissettirir kendini.
Güçlü olup kışı geçirirsen bahar da gelecektir.
Sonbaharı iliklerime kadar hissedebileceğim şehirlerde olmak isterdim şimdi.
Arnavut kaldırımlı sokaklarda soğumaya başlayan havayı içime çekmek, yağan yağmurda umarsızca dolaşmak, üşüyünce sıcacık kafelere girip bir fincan kahve ile içimi ısıtmak nasıl iyi gelirdi bana, şimdi, şu anda. Yalnız olmak, ıssız olmak lazım gelir böyle zamanlarda…
Sonbahar en çok da şiir mevsimidir.
Şairler bir başka romantik, bir başka melankolik olurlar güz mevsiminde.
Güneşin, sarısını yapraklara devrettiği mevsimi en güzel duygularla geçirmeniz dileğiyle…
Güzel bir şiirle vedalaşalım.
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın...
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
~Cemal Süreya~
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hülya AYTEKİN
Sonbahar gibi hissetmek...
Sonbahar geldi. Yeşilin sarıya, kızıla döndüğü, yaprakların sıkı sıkıya bağlı oldukları ağaçlardan kopmaya başladığı günlerdeyiz.
Sonbahar hüzünlü, sonbahar kasvetli, sonbahar ıssız.
Bahar ama son bahar.
Aslında sonbaharı da severim ben, melankolisini sevdiğimden belki de.
İnsanların evlere kapanmaya başlamasıyla birlikte ben de kendime dönerim.
Şarkılarımı dinlerim tekrar tekrar, bazen bütün bir gün boyunca.
Mutsuzluklarımı yaşarım kendi kendimle, ama sadece kendimle baş başa.
Kendi kendimi sararım, çocukluktan kalma bir alışkanlıkla.
“Ve neylersin mevsim sonbahar işte; yaprak nasıl düşerse, gözyaşı da öyle düşer bu mevsimde…” demiş Mevlana kızı Kimya Hatun.
Haksız mı?
Hayatın hızlı akmadığı mevsimdir sonbahar. Yavaş yavaş süzülür içimize. Yavaş yavaş sızar benliğimize.
Yavaş yavaş eritir, ezer bizi.
En dibe kadar sindirir enerjimizi.
Yenilenmeye hazır olana kadar hissettirir kendini.
Güçlü olup kışı geçirirsen bahar da gelecektir.
Sonbaharı iliklerime kadar hissedebileceğim şehirlerde olmak isterdim şimdi.
Arnavut kaldırımlı sokaklarda soğumaya başlayan havayı içime çekmek, yağan yağmurda umarsızca dolaşmak, üşüyünce sıcacık kafelere girip bir fincan kahve ile içimi ısıtmak nasıl iyi gelirdi bana, şimdi, şu anda. Yalnız olmak, ıssız olmak lazım gelir böyle zamanlarda…
Sonbahar en çok da şiir mevsimidir.
Şairler bir başka romantik, bir başka melankolik olurlar güz mevsiminde.
Güneşin, sarısını yapraklara devrettiği mevsimi en güzel duygularla geçirmeniz dileğiyle…
Güzel bir şiirle vedalaşalım.
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın...
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
~Cemal Süreya~