Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Boş salıncaklar

Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2025 00:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.04.2025 00:12

Ana babaları birer hafta arayla öldükten sonra, mal mülk kavgasına başladılar hemen.
Abi kardeş demeden boğaz boğaza gelmişlerdi bile.
Gelinlerde birşeyler fısıldayınca kulaklarına düşman olup çıktılar. Daha bebeleri kundaktayken mahkemelik olup, zor ayırmışlardı malı mülkü...
Alınan malın mülkün üzerinede bolca nefret sırtlanmışlar, kardeşlik bağını inceldiği yerden çoktan koparmışlardı...
Latif bey köyde kaldı...
Halit bey ise şehre göç etti.
Ama soyadını değişecek kadar kinlenmişti birkere kardeşine...

Köy yerinde kardeşi olmadan pek bir huzurluydu Latif bey ilk önceleri.
Çalışıp tarlalarını genişletti.
Ne zaman biri kardeşini soracak olsa,
-"Şeytan görsün yüzünü. Kardeşim yok benim... -" deyip terslerdi.
Her şeyi ailesiydi artık.
Mahkeme kararıyla kendisine kalan arsadaki yayvan bir ağaca yapılmış iki salıncağın yanına giderdi bazen...
Kimselere görünmeden de gözyaşı dökerdi sessizce...

Köyde okuttu kızını.
Daha sonra kasabaya liseye gönderdi.
Üniversite sınavında ise başarılı olunca büyük şehrin yolu göründü Büşra'ya.
İstanbul'un en donanımlı üniversitelerinden biri çıkmıştı yaptığı tercihlerden...
-"ALLAH yolunu iyi insanlarla karşılaştırsın-" deyip yolcu ettiler kızlarını büyük bir umutla.
Bir yurtta kalacaktı Büşra.
Lise öğretmeni Semra hanım ona arkadaşlık edip kalacağı yurda kadar eşlik etmişti ...

Önceleri çok yadırgadı koca şehri.
Arkadaşlarına da alışamamıştı yurtta.
Ama daha sonra güzel bir arkadaşlık kurabilmişti nihayet... Pırıl'dı arkadaşının adı.
Ve aynı yurtta kaldıkları gibi okudukları üniversitede aynıydı... İkiside orta dereceli aile kızlarıydı. Maddi anlamda çok zorluklar çekerek bitirdiler ilk iki senelerini... Büşra ara tatillerde köye geldiklerinde öve öve bitiremiyordu arkadaşı Pırıl'ı... Birbirleri için yaptıkları fedakarlıkları, paraları yetmediğinde birbirlerine destek olduklarını, hatta birdefasında yere düşüp kolu kanadığında nasıl kan kardeşi olduklarını anlatıyordu...
Bir sonraki tatilde Pırıl'la birlikte köye gelmek istediğini, arkadaşını misafir etmek istediğini söyledi anne babasına...
-"Başımızın üstünde yeri var.
Senin arkadaşın bizim evladımız-" deyip pek bir memnun olmuşlardı bu misafirliğe...
Latif bey bir defasında kızına eşya götürmek için İstanbul'a gittiğinde görmüştü Pırıl'ı...
Ay gibi parlak yüzlü, kalbinin güzelliği simasına yansıyan bir çocuktu....
Evladı Büşra'nın zor gününde ona kardeş olan Pırıl'ı en iyi şekilde ağırlamak için hazırlıklarını yaptılar dönem sonuna doğru... Misafirleri köye geldiğinde ise, Büşra'nın annesininde aile terbiyesini çok iyi almış, saygılı, ahlaklı bu kıza yüreği öyle ısınmıştı.
İki hafta köyde kalacaktı Pırıl. Evleri pek bir küçük olduğu için, Büşra'nın odasına bir döşek daha serdiler.Pek bir mahçup halde,
-"Kızım kusura kalma.
Büşra'nın odasında yatırıyoruz senide.
Ama evimiz pek küçük-" dediklerinde, ışıl ışıl gözleriyle arkadaşının elini tuttu Pırıl.
Ve,
-"Üzülmeyin Latif amcacım.
Bizim büyük kardeşliğimiz bu küçük odaya sığar-" dediğinde, böyle güzel yürekli biriyle kızlarının arkadaşlık yapmaları pek hoşuna gitmişti Latif bey ve hanımının...
İlk hafta çok güzel geçti...
Pikniğe bile gittiler beraber...
İkinci haftanın başında ise Pırıl evin az ilerisindeki boş arsadaki ağaca bağlanmış salıncakları görünce binmek istedi...
Latif bey'in içi gitmişti...
Kim istese izin vermezdi o salıncaklara dokunmasına...
Ama kızı üzülmesin diye bir defaya mahsus Pırıl'a ses çıkarmadı...

Ertesi gün yaylaya çıkmak istediler.
Pırıl tam bir doğa aşığıydı.
Çam ağaçlarının kokuları arasında uçuyor gibiydi yeşilliklerde koşarken...
Yaylaya çıkarken ise bir uçurum kenarında çok güzel bir çiçek görmüş, tam çiçeği koparırken ise, o kadar koşturmanın yorgunluğuyla olsa gerek, başı dönmüş biranda uçuruma doğru yuvarlanmıştı...
Tam uçurum kenarındaki yabani otlara tutunduğunda ise can havliyle korkudan avazı çıktığı kadar bağırdı...
Büşra olanları az uzaktan görmüş çığlık çığlığa koşuyordu arkadaşını kurtarmak için...
Babası Latif ise kızının ardınca koşuyor, sakin olması için bağırıyordu Pırıl'a...
Misafir kıza birşey olursa ne cevap verirlerdi anasına babasına.

Tam otlar Pırıl'ın ağırlığıyla birer birer koparken belki son saniyede elini korkudan gözlerini kapatmış ve kendini kadere teslim etmiş kızın elini yakaladı Latif bey... Ayağının altındaki toprağın çatladığını anladığı an kızı çekip oldukça gerisine bırakmış, kendiside adımını geri çekilecekken çatlayan toprak parçası kopmuştu yerinden... Büşra ve Pırıl'ın acı bağırışları arasında taşlı uçuruma yuvarlandı Latif bey çaresizce...
Yüzü gözü kan içinde kalmıştı... Çırpınıp ağlayan iki genç kız ne kadar çabalasalarda inemediler uçurumun dibine...

Büşra var gücüyle koşup muhtara haber verdi...
Muhtar ise kahvedeki tüm adamları toplayıp yayla yolundaki uçuruma getirmişti zaman kaybetmeden .
Bir sedyeyle birlikte bellerine halat bağlanan iki adam sarkıtıldı uçuruma.
O sırada ambulans da gelmişti olay yerine...
Zorlu iki denemeden sonra sedyeyle yukarı çekildi Latif bey.... Ve hemen hastahaneye götürüldü...
O kadar kan kaybetmiştiki... Hemen taze ve istenilen grupta kan bulunmasını istemişti doktorlar...
Pırıl'ın ki o kan grubuna uyunca seve seve kanını vereceğini söylemişti Latif beye.
Kendisini kurtaran adamın yaşaması için gözyaşlarıyla hiç durmadan dualar etti kan verirken...
Sonra Latif bey ameliyata alınmış. Uzun süren ameliyattan son anlarında ise olaydan hemen sonra haberdar edilen Pırıl'ın anne babası gelmişti hastahaneye...
-"Kızıma can veren adamı ne olur sen koru ALLAH'ım.
Şifa ver ona-" diye bağırarak girdiği koridorda, ameliyathaneden çıkan doktoru görmüştü adam.
Ve kızı Pırıl'la birlikte göz yaşlarıyla dinlemişti doktoru...

İyi olacaktı Latif bey...

Latif bey kendine geldiğinde elini sıkı sıkıya tutan orta yaşlı adama baktı dikkatlice.
İnanamamıştı başında elini tutan ğabeyi Halit'ten başkası değildi...
-"Düşmanlık bitti Latif.
Kızım canını sana borçlu-" dediği an ellerine sarılıp gözyaşlarıyla öpen Pırıl'la göz göze gelmişti...
-"Şükürler olsun amcacım.
ALLAH seni bize bağışladı.
Sana birşey olsaydı kendimi asla affedemezdim.
Can borçluyum sana-"diye gözyaşı döküyordu yeğeni.
O an az ileride sessizce ve pişmanlıkla ağlayan yengesini görünce ancak olanları anlamıştı Latif bey...
Ve gerçek yeğeni olduğunu anladığı Pırıl'a sarıldı gözyaşlarıyla...
Kader iki kardeşi nasıl da bir araya getirmişti böyle...

Hastahaneden çıktıklarında Latif bey ağabeyi Halit beyin elini tuttu sıkıca.
-"Gel benle abi-" dedi nemli gözlerle...
Ve ağabeyi sattıktan sonra geri aldığı baba mirası topraklara götürdü Halit beyi...
Ve tapularını hiç düşünmeden verdi ağabeyine...
-"Pırıl bize misafir geldiğinde, küçük evimizde Büşra'nın odasında yatırmak zorunda kaldık biliyonmu?
Mahçup halde evimizin küçük olduğunu, elimizden gelenin bu olduğunu söylediğimizde, bizim büyük kardeşliğimiz bu küçük odaya sığar dediydi bana....
Şu dünyayı kalbimizden çıkarsak diyom abi.
Yine eskisi gibi sığarmı kardeşlik kalplerimize?-"diye sorduğunda hüngür hüngür ağlayarak sarıldı kardeşine Halit bey...
Latif bey cevabını çoktan almıştı bu gözyaşlarıyla.

Ve sonra o yassı ağacın yanına götürdü ağabeyini.
Küçükken birlikte sallandıkları salıncağa o güne kadar kimseyi bindirmemişti...
Bomboş kalmıştı o salıncaklar.
Ve iki kardeş tıpkı eski günlerdeki gibi salıncaklarına oturdular çok uzun yıllar sonra.
Bu defa saçları ağarmış, yüzlerinde yorgun yılların çizgileri vardı...
Dünya malı, dünya hırsı olmadan kardeşliği bu defa gerçekten kalplerine sığdıracaklarına yeminler ederlerken, az ileride yemek masası kuran ve kuşlar gibi şen şakrak kahkahalarla cıvıldayan kızlarına bakıyorlardı gözyaşlarıyla...
O günden sonra ne kızlarının kan kardeşlikleri bozuldu.
Ne de Halit bey ve Latif bey'in öz kardeşlikleri....

Dünya hırsını,dünya malını, aç gözlülüğü, fesatlığı, kini atsak,gururu çıkarsak kalplerimizden. İnanın kalplerimize sığdırırız kardeşliği.
Çok zor değil deneyelim.
Atalım kalbimizi kemiren duyguları.
Kardeşliğe yer açalım...
O zaman sığacak kalplerimize kardeşlik bağı...
Boş kalmayacak salıncaklar...
Ve kardeş kardeşten ayrı geçmeyecek hayatlar...
Alıntı
İnşallah kendimize paylar çıkarırız.
Tekrar görüşünceye dek,
Sevgiyle kalın

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Haber En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.