Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış. Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenir ve onu 'Renklerin Ustası' anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da; kısaca Ranga Guru derlermiş. Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini y
Ana babaları birer hafta arayla öldükten sonra, mal mülk kavgasına başladılar hemen. Abi kardeş demeden boğaz boğaza gelmişlerdi bile. Gelinlerde birşeyler fısıldayınca kulaklarına düşman olup çıktılar. Daha bebeleri kundaktayken mahkemelik olup, zor ayırmışlardı malı mülkü... Alınan malın mülkün üz
İki adam bir bilgenin yanına birşeyler öğrenmeleri için çocuklarını öğrenci olarak verir. İlk günün akşamı yaşlı bilge öğrencilerin babalarını davet etmiştir konakladığı mağaraya. Bu hayattaki en önemli dersi o akşam öğrencilerine babalarının yanında öğreteceğini de vurgulamıştır iki babayı da davet
Bu nasıl bir gidişattır ki , Evimizden dışarı çıkmaya korkar olduk. Komşu komşunun külüne muhtaç derdi babaannem. Şimdi komşuya selam vermez olduk. Eskiden komşunun ekmeğini bile Komşunun çocuğu alırdı... Şimdi komşu,komşunun çocuğunun canını alıyor... Hayvan görsek başını okşayan bir nesilken, Şimd
Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu. Okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu. O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek bir şeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı. Yiyecek bir şey
Meselâ çocuklukta bahçeli evlerin kapılarındaki hanımeli kokusu. Annelerimizin tulumbalardan bakraçla taşıdığı suyla elde yıkadığı çamaşırların, kalıp sabun kokusu. Mahalle çocuklarına dağıtılan taze, sıcacık kurabiye kokusu. Ceplerinde köstekli saatleri başlarında kasketleriyle kaytan bıyıklı Ba
Yaşlı bir ermiş öğrencileri ile gezinirken nehir kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayk
Herkese gücü yettiğince iyilik yapan, yardımına koşan, fakiri yoksulu gözeten adam büyük bir hastalığa yakalanır,senelerce hastahaneden çıkamaz. İlk hastalandığında sanmaktadır ki, hastahane dolup taşacak, ziyaretine gelen dostlarıyla koridorlar almayacak gelenleri. Okadar iyilik yapmıştır insanlar
Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder,ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin başağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar. Başk