Gezi olaylarında, Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaralı eylemcilere yardım ettikleri iddia edilen iki doktor, yargılandıkları davada "Biz yardım etmesek onlarca kişi hayatını kaybedebilir, sakat kalabilirdi." diye savunma...
Haber Giriş Tarihi: 07.05.2014 13:05
Haber Güncellenme Tarihi: 07.05.2014 13:05
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursahaber.com/
Gezi olaylarında, Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaralı eylemcilere yardım ettikleri iddia edilen iki doktor, yargılandıkları davada "Biz yardım etmesek onlarca kişi hayatını kaybedebilir, sakat kalabilirdi." diye savunma yaptı. Doktor sanıkların, "O gün camide bulunan ve yaralılara yardım eden sağlık görevlilerinden gurur duyuyorum, kendilerine teşekkür ediyorum." sözlerini, duruşmayı izleyenler uzun süre alkışladı.
İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen 255 sanıklı Gezi davasının ikinci duruşmasına 11 sanık ve çok sayıda sanık avukatı katıldı. Sanıklar arasında Dolmabahçe'de Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaralı göstericilere tıbbi yardımda bulunan, 'suçluyu övmek, dini değerleri aşağılamak ve camiye zarar vermek'le suçlanan doktor sanıklar Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudağ da yer aldı. Çok sayıda izleyicinin bulunduğu duruşmayı, İstanbul Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez de ayakta izledi.
Sanıkların kimlik tespitlerinin, avukatlarının ise isim yoklamasının yapılmasının ardından savunmaların alınmasına başlandı. Hazır bulunan sanıklardan 4'ü bugün savunma yapmak için hazır olmadıklarını söyledi.
Sanıklardan Mustafa Gökoğlan, Gezi olaylarını duyduktan sonra sabaha kadar uyuyamadığını söyledi. Sabah saat 08.00'de merakı nedeniyle Taksim'e gittiğini belirten Gökoğlan, "Oraya benim gibi gelmiş bazı kişilerle sohbet ettik. Polis 4 kez sırt çantamı aradı. polisin tazyikli su ve gaz sıkması nedeniyle oradan uzaklaştım. Bu sırada polis tarafından gözaltına alındım. Benim meydandan uzaklaşmama sebep, sıkılan gaz ve tazyikli suydu. Ancak şunu söyleyeyim; vallahi billahi tillahi bir eyleme katılmadım." diye konuştu.
Sık sık Taksim'e gittiğini belirten Perihan Akdoğan, telefonunu şarj etmek için meydanda bir büfeye girdiğini belirterek, "Taksim'de olan olaylardan haberim yoktu. Birden polis, büfenin dışında meydanda hiçbir uyarı yapmadan, tazyikli su ve gaz ile müdahalede bulundu. Gazdan etkilenen insanlar, çocuklar büfeye sığınmak zorunda kaldı. Bu sırada polis içeride bulunan harkese gözaltına aldı. Beni de kolumu kıvırarak ve darp ederek gözaltına aldı." diye konuştu. Sanık avukatları, Akdoğan'ın ifadesinde geçen bazı sözlerin tutanağa geçmediğini, ya da yanlış geçtiğini belirterek mahkeme hakimi ile uzun süre tartıştı.
Sanık Akdoğan, migreni nedeniyle hastaneye tedaviye götürüldüğünü, gözaltında bulunduğu araç içinde 13 saat bekletildikten sonra ifadesinin alındığını söyledi. Bu sırada Akdoğan'ın toplamda ne kadar gözaltında kaldığı konusunda da sanık avukatlarının tutanağa yanlış geçtiği itirazları üzerine hakim Yener Yıldırım, "Sen mühendis kızsın. Hesapla ve bana ne kadar gözaltında kaldığını söyle. Onun için de tartışmayalım." şeklindeki sözleri, avukatların tepkisine neden oldu.
Kardeşi Porihan Akdoğan ile birlikte büfeye girdiğini belirten sanık Lale Akdoğan ise polisin kargaşa çıkarmak için boş alana gaz sıktığını iddia etti. Akdoğan, "Elimde poşet vardı. İçinde ne olduğunu sordular. Su olduğunu söyleyince de 'Gel o zaman' diyerek beni gözaltına aldılar. İçinde su olan poşeti de beni gözaltına aldıkları aracın altına attılar." diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çapa Hastanesi'n'de 24 saat nöbet tuttuğunu, ardından akşama kadar genel cerrahi bölümünde görev yaptığını belirten Doktor Selcan Yüksel de akşam saatlerinde evine gitmek için önlüğü ile hastaneden ayrıldığını söyledi. Cihangir'e gitmek üzere Taksim minibüsüne bindiğini belirten Yüksel, olaylar nedeniyle polis tarafından birçok yolun kapatıldığını ve yolunu değiştiren minibüsten Kabataş'ta inmek zorunda kaldıklarını söyledi. Dolmabahçe'de Bezmialem Valide Sultan Camii'ne yaralı kişilerin taşındığını gördüğünde hekimlik refleksi ile camiye girdiğini belirten Yüksel, "Camiye gidene kadar gazdan etkilenmiş, fişek isabet etmiş, kolu bacağı kırılmış, kanlar içinde kalmış insanlar vardı. Travma ve genel cerrahi eğitimi almış bir hekim olarak yaralılara ve gazdan etkilenen kişilere yardım etmek için ben de camiiye girdim. Bir görevlinin ikazı üzerine ayakkabılarımı çıkararak içeri girdim." dedi.
'EĞER YARDIM ETMESEK ÇOK SAYIDA KİŞİ HAYATINI KAYBEDEBİLİRDİ'
Çok sayıda yaralı ve nefes darlığı çeken insan bulunduğunu belirten Yüksel, "Eğer yardım etmesek çok sayıda kişi hayatını kaybeder, kolu bacağı kırılmış çok sayıda kişi de organ kaybı yaşayabilirdi. Orada benim haricimde başka sağlık görevlileri, doktorlar vardı. Orada bulunan ve çalışan bütün sağlık görevlilerine teşekkür etmek istiyorum." dedi. Sanık Yüksel'in bu sözü üzerine duruşma salonundan alkış sesleri yükseldi.
Aynı suçlama yargılanan Doktor Erenç Yasemin Dokudağ da "Sosyal medyadan Kabataş'ta çok sayıda yaralı olduğunu ve sağlık görevlilerine ihtiyaç olduğunu duydum. Ben de aldığım Hipokrat yemini gereği ve hekimlik refleksi ile yaralıların taşındığı camii'ye gittim. Önce az yaralı ve sağlık görevlisi vardı. Zaman geçtikçe yaralı ve sağlık personeli sayısı arttı. Yaralıları, önem derecesine göre sıraya koyduk. Durumu çok ağır olanlar için defalarca 112 acil sağlık yardım hattını aradım. Ancak yarım saat ya da bir saat kadar gecikme ile 2-3 ambulans geldi. Çok değişik branşlardan sağlık görevlisi vardı. Bu büyük bir avantajdı. Aksi halde çok sayıda can kaybı yaşanabilirdi." diye konuştu.
Gece saat 03.00'e kadar camide yaralılara yardım ettiklerini belirten Dokudağ, "Tıpkı deprem, sel gibi olağanüstü bir durumdu. Bize atfedilen suçlamalarda amacımızın suçluyu kayırmak, dini değerleri aşağılamak ve camii'ye zarar vermek olduğu söyleniyor. Amacımız böyle olamaz. Mesleki refleksimizle hareket ettik. Nasıl ki deprem ve sel gibi doğal afetlerde, yol kenarında fenelaşan birine ya da bir kaza durumunda refleks gösteriyorsak orada da aynı şekilde davrandık." ifadelerini kullandı.
Sanık Dokudağ'ın, "Hakkımızdaki suçlamaları duyunca tıp fakültesindeki eğitimi yanlış mı öğrendim diye endişe ettim. Salonda hocalarım var. Yanlışım varsa düzeltsinler lütfen." sözü, izleyiciler tarafından "Yok yok, sen doğrusunu yaptın" sözleri ve alkışlarla karşılandı. Dokudağ, "Eğer yaptıklarımızı yapmazsak suç işlemiş olacağımızı öğrendik." diye konuştu. Sanık Dokudağ savunmasını "Bu davayı Hipokrat'a ağıt olarak değil, hipokrata yeniden selam ve saygı şansı olarak görüyorum." sözleri ile tamamladı. Dokudağ, bu sözleri de izleyiciler tarafından uzun süre alkışlandı.
Hazır bulunan tüm sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından duruşma yarına ertelendi
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Doktorlar, Gezi davasında savunma yaptı
Gezi olaylarında, Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaralı eylemcilere yardım ettikleri iddia edilen iki doktor, yargılandıkları davada "Biz yardım etmesek onlarca kişi hayatını kaybedebilir, sakat kalabilirdi." diye savunma...
İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yürütülen 255 sanıklı Gezi davasının ikinci duruşmasına 11 sanık ve çok sayıda sanık avukatı katıldı. Sanıklar arasında Dolmabahçe'de Bezmialem Valide Sultan Camii'nde yaralı göstericilere tıbbi yardımda bulunan, 'suçluyu övmek, dini değerleri aşağılamak ve camiye zarar vermek'le suçlanan doktor sanıklar Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudağ da yer aldı. Çok sayıda izleyicinin bulunduğu duruşmayı, İstanbul Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez de ayakta izledi.
Sanıkların kimlik tespitlerinin, avukatlarının ise isim yoklamasının yapılmasının ardından savunmaların alınmasına başlandı. Hazır bulunan sanıklardan 4'ü bugün savunma yapmak için hazır olmadıklarını söyledi.
Sanıklardan Mustafa Gökoğlan, Gezi olaylarını duyduktan sonra sabaha kadar uyuyamadığını söyledi. Sabah saat 08.00'de merakı nedeniyle Taksim'e gittiğini belirten Gökoğlan, "Oraya benim gibi gelmiş bazı kişilerle sohbet ettik. Polis 4 kez sırt çantamı aradı. polisin tazyikli su ve gaz sıkması nedeniyle oradan uzaklaştım. Bu sırada polis tarafından gözaltına alındım. Benim meydandan uzaklaşmama sebep, sıkılan gaz ve tazyikli suydu. Ancak şunu söyleyeyim; vallahi billahi tillahi bir eyleme katılmadım." diye konuştu.
Sık sık Taksim'e gittiğini belirten Perihan Akdoğan, telefonunu şarj etmek için meydanda bir büfeye girdiğini belirterek, "Taksim'de olan olaylardan haberim yoktu. Birden polis, büfenin dışında meydanda hiçbir uyarı yapmadan, tazyikli su ve gaz ile müdahalede bulundu. Gazdan etkilenen insanlar, çocuklar büfeye sığınmak zorunda kaldı. Bu sırada polis içeride bulunan harkese gözaltına aldı. Beni de kolumu kıvırarak ve darp ederek gözaltına aldı." diye konuştu. Sanık avukatları, Akdoğan'ın ifadesinde geçen bazı sözlerin tutanağa geçmediğini, ya da yanlış geçtiğini belirterek mahkeme hakimi ile uzun süre tartıştı.
Sanık Akdoğan, migreni nedeniyle hastaneye tedaviye götürüldüğünü, gözaltında bulunduğu araç içinde 13 saat bekletildikten sonra ifadesinin alındığını söyledi. Bu sırada Akdoğan'ın toplamda ne kadar gözaltında kaldığı konusunda da sanık avukatlarının tutanağa yanlış geçtiği itirazları üzerine hakim Yener Yıldırım, "Sen mühendis kızsın. Hesapla ve bana ne kadar gözaltında kaldığını söyle. Onun için de tartışmayalım." şeklindeki sözleri, avukatların tepkisine neden oldu.
Kardeşi Porihan Akdoğan ile birlikte büfeye girdiğini belirten sanık Lale Akdoğan ise polisin kargaşa çıkarmak için boş alana gaz sıktığını iddia etti. Akdoğan, "Elimde poşet vardı. İçinde ne olduğunu sordular. Su olduğunu söyleyince de 'Gel o zaman' diyerek beni gözaltına aldılar. İçinde su olan poşeti de beni gözaltına aldıkları aracın altına attılar." diye konuştu.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çapa Hastanesi'n'de 24 saat nöbet tuttuğunu, ardından akşama kadar genel cerrahi bölümünde görev yaptığını belirten Doktor Selcan Yüksel de akşam saatlerinde evine gitmek için önlüğü ile hastaneden ayrıldığını söyledi. Cihangir'e gitmek üzere Taksim minibüsüne bindiğini belirten Yüksel, olaylar nedeniyle polis tarafından birçok yolun kapatıldığını ve yolunu değiştiren minibüsten Kabataş'ta inmek zorunda kaldıklarını söyledi. Dolmabahçe'de Bezmialem Valide Sultan Camii'ne yaralı kişilerin taşındığını gördüğünde hekimlik refleksi ile camiye girdiğini belirten Yüksel, "Camiye gidene kadar gazdan etkilenmiş, fişek isabet etmiş, kolu bacağı kırılmış, kanlar içinde kalmış insanlar vardı. Travma ve genel cerrahi eğitimi almış bir hekim olarak yaralılara ve gazdan etkilenen kişilere yardım etmek için ben de camiiye girdim. Bir görevlinin ikazı üzerine ayakkabılarımı çıkararak içeri girdim." dedi.
'EĞER YARDIM ETMESEK ÇOK SAYIDA KİŞİ HAYATINI KAYBEDEBİLİRDİ'
Çok sayıda yaralı ve nefes darlığı çeken insan bulunduğunu belirten Yüksel, "Eğer yardım etmesek çok sayıda kişi hayatını kaybeder, kolu bacağı kırılmış çok sayıda kişi de organ kaybı yaşayabilirdi. Orada benim haricimde başka sağlık görevlileri, doktorlar vardı. Orada bulunan ve çalışan bütün sağlık görevlilerine teşekkür etmek istiyorum." dedi. Sanık Yüksel'in bu sözü üzerine duruşma salonundan alkış sesleri yükseldi.
Aynı suçlama yargılanan Doktor Erenç Yasemin Dokudağ da "Sosyal medyadan Kabataş'ta çok sayıda yaralı olduğunu ve sağlık görevlilerine ihtiyaç olduğunu duydum. Ben de aldığım Hipokrat yemini gereği ve hekimlik refleksi ile yaralıların taşındığı camii'ye gittim. Önce az yaralı ve sağlık görevlisi vardı. Zaman geçtikçe yaralı ve sağlık personeli sayısı arttı. Yaralıları, önem derecesine göre sıraya koyduk. Durumu çok ağır olanlar için defalarca 112 acil sağlık yardım hattını aradım. Ancak yarım saat ya da bir saat kadar gecikme ile 2-3 ambulans geldi. Çok değişik branşlardan sağlık görevlisi vardı. Bu büyük bir avantajdı. Aksi halde çok sayıda can kaybı yaşanabilirdi." diye konuştu.
Gece saat 03.00'e kadar camide yaralılara yardım ettiklerini belirten Dokudağ, "Tıpkı deprem, sel gibi olağanüstü bir durumdu. Bize atfedilen suçlamalarda amacımızın suçluyu kayırmak, dini değerleri aşağılamak ve camii'ye zarar vermek olduğu söyleniyor. Amacımız böyle olamaz. Mesleki refleksimizle hareket ettik. Nasıl ki deprem ve sel gibi doğal afetlerde, yol kenarında fenelaşan birine ya da bir kaza durumunda refleks gösteriyorsak orada da aynı şekilde davrandık." ifadelerini kullandı.
Sanık Dokudağ'ın, "Hakkımızdaki suçlamaları duyunca tıp fakültesindeki eğitimi yanlış mı öğrendim diye endişe ettim. Salonda hocalarım var. Yanlışım varsa düzeltsinler lütfen." sözü, izleyiciler tarafından "Yok yok, sen doğrusunu yaptın" sözleri ve alkışlarla karşılandı. Dokudağ, "Eğer yaptıklarımızı yapmazsak suç işlemiş olacağımızı öğrendik." diye konuştu. Sanık Dokudağ savunmasını "Bu davayı Hipokrat'a ağıt olarak değil, hipokrata yeniden selam ve saygı şansı olarak görüyorum." sözleri ile tamamladı. Dokudağ, bu sözleri de izleyiciler tarafından uzun süre alkışlandı.
Hazır bulunan tüm sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından duruşma yarına ertelendi
En Çok Okunan Haberler