Selin Uzdil (23) avukat. Beş sene öncesine kadar gezmeyi sevmiyordu. Hatta en büyük hayali belli bir düzeninin olmasıydı. Ama farklı kültürleri görüp, yeni lezzetlerin tadına varınca seyahat tutku haline dönüştü. Öyle ki kıyafetlerini satıp seyahat edecek kadar... Şimdi sürekli gezi planı yapıyor ve her hafta sonu bir ülkeye gidiyor. Bugüne kadar Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika’da 38 ülkeye ayakbastı. Belli bir planı yok. Ya gördüğü bir yemek fotoğrafının peşine düşüyor, ya da su kaplumbağalarıyla dalış yapmak için bavul hazırlıyor. İsmail SARI
Ne zaman seyahat sizin için olmazsa olmaz oldu? Babam inşaat mühendisi ve işlerinden dolayı bir ayağımız hep yurtdışındaydı. Hatta ailem şu an Cezayir’de yaşıyor. Aslında bu durum benim için kâbustu. Sürekli dilini ve kültürünü bilmediğimiz ülkelerde yaşıyorduk. Belirli bir düzenimizin olması en büyük hayalimdi. Biraz masal gibi ama 18 yaşıma kadar annem göbek bağımı eve bağlı olayım diye evde tutmuş. Sonra her ne olduysa Güney Fransa gezisine gittiğinde göbek bağımı yanında götürerek Monaco Sarayı’nın bahçesine atmış.
İşe yaradı mı peki? Hem de nasıl. Tam bir sene sonra zorunlu olarak gitmediğim ilk gezim Monaco oldu. Masal gibi ama gerçek. Biz inandık, göbek bağları evde olanlar bence hemen dışarıya atmalı. O gezimden sonra özgürlüğümü ilan ettim. Bir daha eve de girmedim.
Aileniz hâlâ gezmeye devam ediyor mu? Hiç durmazlar. Annem benden daha gezgin. Bu yaşında Brezilya, Arjantin, Avustralya, Yeni Zelanda ve Uzakdoğu’daki tüm ülkeleri gezdi. Anlayacağınız yarışıyoruz.
Siz hangi ülkelere ayak bastınız? Amerika, Asya, Avrupa ve Afrika’da 38 ülke gezdim. Yılsonuna kadar sayıyı 40 yapacağım. Ama içlerinde benim için en özel olanı giymediğim kıyafetlerimi satıp, parasıyla Paris’e gitmem olmuştu. Seyahat benim için çok önemli. İşe başladıktan sonra ilk maaşla insanlar ailesini yemeğe götürürken ben ailemi Bulgaristan’a götürdüm.
38 ülke’de sizi en çok etkileyen deneyimler neydi? O kadar çok ki, ama hâlâ aklıma geldikçe keşke tekrar yapsam dediğim şeyler var. Örneğin, Meksika’da Chichen Itza Piramidi’ni görmek harikaydı. New York’ta Broadway müzikaline gittim. Los Angeles’da Hollywood Sign Dağı’nın en tepesine kadar çıktım. Viyana’da Operaya gittim, Polonya’da kamplara katıldım. Dubai’de ise safari yapmak çok güzeldi. Ama en çok Hawaii’yi unutamıyorum.
Neden? Su kaplumbağaları ve köpekbalıklarıyla dalış yaptım. Sualtı çok başka bir dünya, adeta kendinizi boşluğa bırakıyorsunuz ve hiçbir şey düşünemiyorsunuz. Hawaii bu nedenle en eğlenceli seyahatimdi. Ücretleri de 50-150 Dolar arası değişiyor. Örneğin köpekbalıklarıyla yüzmek isterseniz sizi kafesin içine koyuyorlar. Rüyada gibiydim. Balıklar etrafımda yüzdü ve ellerimle besledim.
Hiç yerleşmeyi düşündüğünüz bir ülke var mı? Los Angeles. Rüya gibi bir şehir! Eğitimim için bir süre burada kaldım. Her şey serbest, kimse kimseyi görünüşü ya da kıyafeti için yargılamaz. Aksine farklı olursan gurur duyup bunu dile getirirler. Eğlenceli bir şehir...
Los Angeles’a gidip, neler yapılmalı? Önerileriniz nelerdir? Burada hem kültür hem de adrenalin dolu bir gün geçirebilirsiniz. Örneğin Santa Monica’da bisiklet kiralayıp tüm sahil gezilmeli. Kışın kayak için Big Bear çok ideal. Mutlaka Hollywood Sign’da tepeye kadar çıkıp yürüyüş yapılmalı. En önemlisi de The Ivy ve Barton G. restoranlarına gidilmeli. İkisinin de konsepti ve yemekleri tek kelimeyle muhteşem. Eğer denizle iç içe olayım derseniz de Malibu’da sörf yapmak harika.
Tek başınıza mı seyahat ediyorsunuz? Evet. Ama yanımda birisi olunca daha güvenli hissediyorum. Başıma ufak tefek şeyler geldi ama ben İstanbul’un daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Biz Türklerin hep ikinci bir planı vardır. Sürekli bir sonraki adımı düşünürüz. Ama yabancılar öyle değil. Amerika’da dilenciler para istiyor yok deyince teşekkür edip gidiyorlar.
Biz de bir dövmedikleri kalıyor. Avrupa’da geç saatlere kadar toplu taşıma kullanabilirsiniz, hiçbir sorun yok. Peki, İstanbul için aynı şeyi söylemek mümkün mü? Yurt dışında kadın-erkek ayrımı gibi cinsiyetçilik yok, herkesi insan olarak görüyorlar.
Ufak tefek kazalar atlattım dediğiniz olaylar nelerdir? Meksika’ya gittiğimde acı soslu yemeklere bünyem alışık olmadığı için zehirlendim. Bir de telefonumu çaldırınca çok kötü olmuştum. Meksika aşırı tehlikeli bir ülke, zehirleniyorsunuz hastaneye gidemiyorsunuz. Zaten hastaneye sağlam giden hasta çıkar, çok pis. Telefonunuz çalınıyor polise gidemiyorsunuz. Yabancı olduğunuz için polisler de hırsızı savunuyor. Enterasan bir ülke... Ama şimdi dönüp baktığımda gülüp geçiyorum.
Farklı ülkelerin kültürüne karışmak size neler kattı? Önceden yapamam dediğim şeylere şu an gözü kara atlıyorum. Seyahatten önce kaybolmaktan çok korkardım, seyahat esnasında kaybolarak keşfettiğim o kadar güzel yer oldu ki, artık bile bile kaybolmayı seçiyorum.
“Hafta sonu için kampanyaları takip ediyorum. Ya da biletimi bir ay öncesinden alıyorum. Konaklama dahil genelde harcadığım miktar 500-1000 lira arası değişiyor.”