Dünya'da yaklaşık 70 kişiye yapılan ve sadece 7'sinin hayatta kaldığı ‘Hemikorperektomi' ameliyatlarından biride yaklaşık iki ay önce Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde (SEAH) yapıldı. 13 saatlik ameliyat sonrasında belden aşağısı kesilerek tümörden kurtarılan 65 yaşındaki Tuncer Poşluk, dünya genelinde 8'inci Türkiye'de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçti. Başarılı geçen operasyon sonrasında ölümün kıyısından alınan hasta, hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek.
Haber Giriş Tarihi: 05.11.2024 12:44
Haber Güncellenme Tarihi: 05.11.2024 12:44
İstanbul'da yaşayan ve kuyruk sokumundaki kitlenin büyük olması sebebiyle tedavi edilemeyen 65 yaşındaki emekli öğretmen Tuncer Poşluk, şifayı SEAH'ta buldu. Burada yapılan tetkikler neticesinde hastanın tam anlamıyla kurtulması için dünyada çok az sayıda yapıldığı belirtilen tümör ve tümörle sarılmış olan organları vücuttan ayırma ameliyatı olan ‘Hemikorperektomi' operasyonu uygulandı. Poşluk'un tümör ve tümörün çevrelediği organlarla beraber belden aşağısı vücudundan kesildi. Yaklaşık 13 saat süren zorlu ameliyat sonrasında 40 günlük yoğun bakım sürecinin ardından servise alınan Poşluk'un tedavisine ortopedi bölümünde devam ediliyor. Dünya genelinde 8'inci Türkiye'de ise eşine rastlanmayan bir vaka olarak kayıtlara geçen Poşluk, artık hayatına vücudunun yarısı olmadan devam edecek. Poşluk'un ölümün kıyısından kurtarılmasında ise Ortopedi Bölümü'nden Mustafa Erkan İnanmaz ve Doç. Dr. Fevzi Sağlam, Genel Cerrahi Bölümü'nden Prof. Dr. Fatih Altıntoprak ve Doç. Dr. Necattin Fırat, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü'nden Doç. Dr. Hakan Saçlı, Üroloji Bölümü'nden Doç. Dr. Hacı İbrahim Çimen, Anestezi ve Reanimasyon Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, Doç. Dr. Onur Balaban ve Doç. Dr. Havva Kocayiğit büyük rol oynadı.
“13 saat süren ameliyatta hastanın vücudunun yüzde 45'ini almış olduk”
Hastanın kuyruk sokumundan kaynaklı bir kanser tanısıyla başvurduğunu belirten Ortopedi Bölümünde görevli Doç. Dr. Fevzi Sağlam, “Tabii bu kanser sadece kuyruk sokumunda kalmayıp; hastanın leğen kemiklerini, idrar torbasını, tüm kalça kaslarının tamamını ve bağırsaklarında bir kısmını da tutmuş hale geldi. Ayağı besleyen önemli arterleri de tamamıyla içine almıştı. Ama hastanın bu şansız durumuna rağmen şanslı olduğu kısmı bu kanser sadece bu bölgede sınırlı olup özellikle bizim için tedaviyi planlarken en önemli olan başka bir organa yayılımı yoktu. Hasta aslında birçok büyük merkezde birçok büyük ilde hem özel hem de kamu hastanelerine başvurmuş ama yapılabilecek tedavi olarak kitlenin büyüklüğünden ve sarmış olduğu organlardan dolayı herhangi bir cerrahi tedavi yapılamaz tanısı konulmuş. Hasta bize geldikten sonra gerekli tetkiklerini, görüntülemelerini tekrar yaptık. Hastayı Ortopedik Onkoloji Konseyimizde tekrar değerlendirdik. Biz bu hastayı nasıl tedavi edip bu kanserden kurtarırız diye açıkçası çok kafa yorduk. Sonra hastaya, dünya genelinde de çok nadir yapılmış olan ameliyatlardan biri olan ‘Hemikorperektomi' dediğimiz belden aşağısını tamamıyla kesip tümörlü organlarla beraber tümörü ayırma ameliyatını yapmaya karar verdik. Tabii bu zor bir ameliyat, hasta içinde gerçekten cerrahi sırasında yaşamına mal olabilecek bir ameliyat. Bunların hepsini aileyle, hastayla defaten konuştuk çünkü çok nadir yapılan bir ameliyat. Ama iyi geçerse de hastamızın bu kanserden kurtulacağını düşündüğümüzü belirttik. Hasta ve ailesi belli bir süre düşündükten sonra bu ameliyat için onay verdi. Bu bir ekip işi ve bu ekipte; ortopedist, kaplama cerrahisi, üroloji, anestezi, ameliyathane hemşirelerimiz ve ameliyathanedeki personelimizin hepsi ile biz bu ameliyatın aslında provasını yaptık. Ameliyat süreci yaklaşık 13 saat sürdü. Hastamız ameliyata girmeden önce 55 kiloydu, kitleyle beraber hastanın belden aşağısını kestiğimizde yaklaşık 25 kilogramlık bir vücut uzvunu kaybetmiş oldu. Geriye hastanın 30 kilogramlık bir vücudu kaldı, yani yüzde 45'ini almış olduk” dedi.
“Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi”
Hastanın yürüyemediğini belirten Sağlam, “Cerrahi sonraki süreçte yaklaşık 40 günlük bir yoğun bakım süreci oldu. Hastamız bu süreci; anestezinin gerçekten çok iyi hasta takibi, çok iyi yönetmesiyle gayet iyi bir şekilde atlattı. Yaklaşık 45 gün oldu hastamızı ameliyat edeli ve ortopedi servisimizde takip ediyoruz. Bu ameliyat açıkçası bazı kanserlerde, seçilmiş vakalarda tutulum yerine bağlı olarak eğer ümidini kaybetmiş hastalarda ya da cerrahi yapılamaz denilen hastalarda küçükte olsa bir ümit olabilir hastaya. Bu büyük ameliyatla onlara küçük de olsa bir ümit verebiliriz diye düşünüyorum. Hastamız bize geldiği zaman zaten yürüyebilen bir hasta değildi. Yine sedyeyle getirilmişti. Çok şiddetli ağrıları vardı. Bu ameliyatı olmasa da hasta açıkçası belki birkaç ay gider ya da gidemez, yani hayatını kaybedecekti bu hastalıktan dolayı. Yürüyemeyen bir hastamızın, ona yük olan uzvunu yani belden aşağısını omurgadan itibaren keserek sağlam vücuttan ayırmış olduk bu kanserli dokuyu. Şimdi hastanın kolostomi dediğimiz bağırsak için ve ürostomi dediğimiz idrar için bir torbası var. Bununla beraber üst ekstremitesini, kollarını rahatlıkla kullanabiliyor. Hastamız, yaşamını kendi başına idame ettirebilecek düzeye gelecek. Bizleri her zaman destekleyen hastanemiz Başhekimliği ve İl Sağlık Müdürlüğümüz'e teşekkür ediyoruz” diye konuştu. “Hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim”
Anestezi ve Reanimasyon Bölümü'nden Prof. Dr. Ali Fuat Erdem, “Tabii bizler klinik olarak belki Türkiye'de de bu konuda tecrübe edilmiş merkezlerimiz yoktu. Bizim de kendi tecrübelerimiz yoktu. Öncelikle dünyada bu gibi literatüre neler yapılmış, biz bir literatür taraması yaptık. Ve bu cerrahi ekipte birçok klinik ameliyata girecekti. Onlarla saatler süren bir konsey yaptık. Ameliyat sırasında nelerle karşılaşabileceğimizi belirledik. Hasta ve hasta yakınlarına da ameliyat sürecinde yaşayan problemler anlatıldı. Ben burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum; hastanın yaşam isteği, arzusunun çok yüksek olması ve aile desteğinin buna çok katılmış olması belki bizi motive etti. Bu konuda ben hem kendisine hem ailesine çok teşekkür etmek istiyorum. Tabii ameliyat süresinde bazı sıkıntılar yaşadık, ama bunları aşabildik. Daha sonra yoğun bakım süreci vardı. Yoğun bakım sürecinde gerçekten yoğun bakım ekibimiz hekimlerimiz, hemşire arkadaşlarımız hepsi inanılmaz bir insan gücü emek sarf etti. Hastayla özdeşleştiler, hastayı kendilerine kabul ettiler ve inanılmaz bir şekilde emek sarf ettiler. Yaklaşık 40 gün süren bir süreç neticesinde hastamız şu anda serviste. Belki biz hastamızdan daha mutluyuz, onu çok net ifade edebilirim. Kendisine güzel bir yaşam diliyoruz bundan sonra” şeklinde konuştu. “Karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize”
Vücudunun yarısı kesilen Tuncer Poşluk'un gelini İlkem Poşluk, “2022 yılında ağrıları ile başladı bu süreç. Başta hafif, yani bel fıtığı gibi bir şey olduğunu düşünüyorduk biz. Fakat durum bizim tahmin ettiğimiz gibi çıkmadı. Birçok hastaneye başvurduk fakat ameliyat olma eşiğini geçmiş denildi ve ameliyat yapılamadı maalesef. İzmir'de bir hekimle konuştuk ve ameliyata karar verildi. Ameliyat süreci ve sonrası çok riskliydi, yüksek bir ölüm oranı vardı ve daha da kötü sonuçları olabilir diye babam korktu, iki yıl önce tamamen tedaviyi reddederek ‘ne olacaksa olsun' dedi açıkçası. Fakat süreç çok daha kötüye gitti. Tamamen yürümesi bitti ve yoğun acılar çekiyordu, yaşama tutunacak gücü kalmamıştı. İzmir'in ardından İstanbul, Kocaeli ve birçok farklı şehirdeki hastanelere tekrardan başvurduk. Yine ameliyat olamaz cevabını aldık ve ne yapacağımızı bilemiyorduk. Son olarak Kocaeli'de bir hekim bize Fevzi hocayı tavsiye etti ve buraya geldik. Aslında karanlık bir tünelin sonundaki ışık gibi oldu bize, çünkü ne yapacağımızı bilmiyorduk. Zor bir süreç olacağını söylediler. Çünkü yaklaşık iki senedir çok şiddetli ağrıları vardı ve artık kendisi de bir noktada ümitsizliğe kapılmıştı bu tedavi için. Fakat Fevzi Hoca ve ekibi bizİ çok güzel yönlendirdi. Ameliyatın riskleri olduğundan ve sonuçlarından bahsettiler. Bu sürecin zor olduğunu, mücadele edilmesi gerektiğinden de bahsettiler. Her şeyi göze aldık ve bir hafta içerisinde gerekli testler yapıldı, ameliyata karar verdik. Yaklaşık 45 gün oldu, uzun bir süreci de yoğun bakımda geçirdi. İlk günler onun ve bizim için de çok zordu. Şükür bu süreci atlatarak şimdi servise çıktı. Onun için zor bir hayat olacağını düşünüyorduk ama tam tersi daha umut dolu şu anda. Bu süreçten sonra hep beraber bir yaşam sürdüreceğiz diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. “Şu anda ben aranızda olmayabilirdim”
Vücudunun belden aşağısı kesilen Tuncer Poşluk, “Şu an iyiyim fena değilim. Şimdilik böyle, kurtuldum. Oğlum ve gelinimle birlikte hayat süreceğim onlarla birlikte yaşayacağım. Bu süreçte de en büyük destekçim kendileri. Bu zor ameliyatı gerçekleştiren doktorların hepsinin eline sağlık, onlara çok teşekkür ediyorum. Nereden nereye geldim. Şu anda ben aranızda olmayabilirdim. Şimdi aranızdayım ve mutluyum” dedi.