TÜRK EĞİTİMSEN BURSA 1.NOLU ŞUBE ÇALIŞMALARI
Şube olarak Bursa’da üyelerimizin her daim yanındayız ve üyelerimize bir telefon kadar yakınız.
Konfederasyonumuzun, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü, İstiklal Mücadelemizin zaferle taçlandığı İzmir’de, muhteşem mitingle 1 Mayıs’ın adına yakışır bir şekilde kutlamasına Türk Eğitim Sen 1 Nolu şube olarak katıldık.
Eğitimciye şiddet kırmızı çizgimiz. 10 Mayıs’ta “Şiddete hayır” demek için alanlardaydık.
Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile ilgili taleplerimiz için 17 Mayıs Cuma günü PTT önünde basın açıklamamızı gerçekleştirerek taleplerimizi içeren mektuplarımızı Kanun Meclis’e gelmeden önce tüm Bursa milletvekillerimize göndererek desteklerini istedik.
Türkiye Kamu-Sen olarak, geçtiğimiz günlerde açıklanan kamuda tasarruf genelgesi çerçevesinde hukuka uygun olmayan maddelerini yargıya taşıdık. Aynı zamanda konuya ilişkin görüş ve itirazlarımızı Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığına da ilettik. Bu çerçevede, 81 ilimizde eş zamanlı olarak 22 Mayıs’ta Şehreküstü Meydanında yaptığımız basın açıklamalarıyla memurlarımızın beklenti ve taleplerini bir kez daha dile getirdik.
Hem geçtiğimiz yıl yapılan genel seçimlerde hem de bu yılki mahalli idareler seçimlerinde sandık kurullarında görevli eğitim çalışanlarımız için hukuki destek sağladık.
14 Şubatta memur ve memur emeklilerimizin acil çözüm bekleyen sosyal ve mali hakları için basın açıklaması gerçekleştirdik
Bunun yanında birçok sosyal ve kültürel etkinlik de gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
*Deprem bölgesi için yardım kampanyaları düzenledik
*Üyelerimizle birlikte sinema geceleri gerçekleştirdik
*Üyelerimizle lisansüstü eğitim süreçleri ile ilgili söyleşi gerçekleştirdik
*Şubat ayında yapılan promosyon ihalelerini yakından takip ederek üyelerimizle anlık bilgi paylaşımı yaptık
*Anneler Günü’nde annelerimize özel kahvaltı düzenledik
*Yurt dışı turları gerçekleştiriyoruz.
EĞİTİMDEKİ MÜFREDAT DEĞİŞİKLİĞİ
Türk Eğitim Sen olarak 21. yüzyılda, sürekli değişen ve dönüşen dünyada, yeni yüzyılın yeterliklerine sahip bireyler yetişmesi adına müfredat değişikliğinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Konuyla ilgili Genel Başkanımız Sayın Talip Geylan’da Mart ayında yaptığı açıklamada müfredat değişikliğinin uzmanlar, uygulayıcı öğretmenler ve sürecin tüm paydaşlarının görüşleri alınarak yapılması gerektiğini ifade etmişti. Yeni müfredatta toplumsal dayanışma, milli bilinç, vatan ve bayrak sevgisinin özenle vurgulanması gerektiğinin altını çizmişti.
Türk Eğitim Sen olarak eğitimle ilgili yapılan düzenlemelerin, özellikle karar vericilerin ya da uygulayıcıların ideolojik ve siyasal kurgu ve hedeflerinden ari bir şekilde, ülkemizin ve çağın beklentileri doğrultusunda hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türk milletinin tarihi, kültürel ve ahlaki değerleri göz önünde bulundurulmalıdır. Milletimizin milli bakış açıları ile örtüşen milli eğitim için milli ve yerli müfredat, içinde bulunduğumuz coğrafyanın ne denli hassas olduğu göz önünde bulundurularak bizleri millet yapan tarih, kültür gibi milli vasıflarımız mutlaka yer almalıdır. Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı andan bugüne geçmişi, zaferleri çocuklarımıza öğretilmelidir.
ÖĞRETMEN ATAMALARIN SAYISIZ YETERSİZ
Bu konuda Türk Eğitim Sen’in tavrı yıllardır olduğu gibi nettir. Biz ücretli öğretmen sayısı kadar öğretmen ataması istiyoruz. İhtiyaç var ki MEB’de 66.780 ücretli öğretmen görev yapmaktadır ve genç meslektaşlarımız öğrencilerine kavuşmak istiyor.
Bu arada ücretli öğretmenlik uygulamasına da bir parantez açmak gerekiyor. Hiçbir meslekte olmayan bu uygulamayı doğru bulmuyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı öğretmen ihtiyacını yeterli sayıda kadrolu öğretmen ataması yapmak yerine, girdikleri ders başına ücret alan, asgari ücretin yarısı bir aylık gelire sahip olan, hak ve güvenceden mahrum, geleceği amirlerinin iki dudağı arasında olan ücretli öğretmen görevlendirmesi yaparak gidermeye çalışıyor. Ücretli öğretmenlerin bir kısmının pedagojik formasyonunun olmaması ve iki yıllık meslek yüksekokullarından mezun olması da işin eğitimi tehdit eden boyutu olarak karşımıza çıkıyor. Konuyla ilgili olarak Sayın Genel Başkanımız kamuoyuyla verileri paylaşmış ve her defasında bakanlığın açıkladığı norm ihtiyacı olan 68.000 öğretmen atamasının yapılmasını istemiştir.
MÜLAKAT ADALETİN KATİLİDİR!
Kamuya memur alımlarında Türkiye Kamu Sen olarak ilk günden itibaren mülakata karşı çıkarak her mecradan sesimizi sayın yetkililere duyurmaya çalıştık. Bu konuyla ilgili görüşümüz MEB özelinde de aynı şekildedir. Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Sayın Talip Geylan, Mülakatın, mevzuatta olduğunu, şu anda mülakat puanına göre atama yapıldığını, yeni atamada ise % 50 KPSS puanı+% 50 mülakat puanına göre atama yapılacağını’ söylemek GERÇEKLERİ SAPTIRMAKTIR!
Herkes biliyor ki,
Milli Eğitim Bakanlığı 2018’den bu tarafa öğretmen atama mülakatlarında KPSS puanına eşit mülakat puanı vererek, hem kul hakkı yenmesini engellemiş, hem de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın son seçimlerde verdiği “mülakat kaldırılacak!” sözünün gereğini dört yıl önceden yerine getirmiştir.
Şimdi “öğretmenleri %50 mülakat puanına göre atayacağım” demek, dört yıl öncesine dönerek, hak gasplarına meydan vermek ve Sayın Erdoğan’ın açık şekilde ilan ettiği sözünü yere düşürmek demektir! Buna kimsenin hakkı yoktur!” demiştir.
PROJE OKULLARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
Proje okulları olarak bilinen merkezi sınavla öğrenci alan kurumlara idareci ve öğretmen görevlendirmesinde hiçbir kriterin olmaması, atama yönetmeliğinin suistimale açık olması, çoğu zaman açık normların el altından duyurulması kabul edilir bir durum değildir. Türk Eğitim Sen en başından beri konuyla ilgili muhtemel sıkıntıları en çok dile getiren sendika olmuştur. Bunun mutlaka bir kritere bağlanması, atamaların aidiyetler üzerinden yapılmasına son verilmesi en öncelikli taleplerimizdendir.
Daha önceden olduğu gibi sınavla öğrenci alınan okullara gerekirse sınav ile öğretmen alınsın. Yönetici atamaları da Milli Eğitim Bakanlığı’nın Yönetici Atama Yönetmeliği’ne tabi olsun.
EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DEĞERLENDİRİLMESİ
2023-2024 Eğitim öğretim yılının sonlarına geldik. Son yıllarda yaşanan pandemi, deprem gibi olumsuzluklar nedeniyle kesintiye uğrayan eğitimin bu yıl kesintisiz devam etmesi sevindirici olsa da birçok olumsuz durum da yaşandı. Her gün medyaya yansıyan eğitim çalışanlarına şiddet haberleri, ÖMK tartışmaları, rotasyon söylentileri, müfredat tartışmalarının gölgesinde oldukça yoğun bir eğitim öğretim dönemini tamamlıyoruz. Sendika olarak artık eğitim çalışanlarımızın kamuoyunun tartışmalarında özne olmasını istemiyoruz. Değersizleştirilen mesleğimizin itibarını geri istiyoruz. Sığ tartışmalar, kısır gündemlerle eğitim çalışanlarının enerjisinin tüketilmesi en çok geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı etkiliyor.
3600 EK GÖSTERGE BİR AN ÖNCE HAYATA GEÇİRİLMELİ
3600 Ek gösterge bilhassa memur emeklilerinin maaşlarını doğrudan ilgilendirdiği için emekli maaşlarının belirlenmesi bakımından hayati öneme sahiptir. Milyonlarca memur ve emekli Cumhurbaşkanımızın sözünün hayata geçirilmesini beklemektedir
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Sayın Önder Kahveci, “Birinci dereceye gelen tüm kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmesi konusunda bir an önce adım atılması ve beklentilerin karşılanması talebimizi de sayın Bakan’a iletmiştir. Sayıları milyonu bulan çalışan ve emeklimizin umutları başka bahara bırakılmamasını, ek gösterge konusu yapılacak düzenleme ile artık gündemden tamamen çıkarılması gerektiğini, Talebimiz ve beklentimizin verilen sözlerin tutulmasını ve 1. dereceye gelen tüm memurların ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi için gerekli yasal çalışmanın TBMM gündemine getirilmesi yönünde” olduğunu ifade etmiştir.
EK DERS ÜCRETLERİ ÇOK YETERSİZ
Öğretmenlerimizin maaş karşılığı girdikleri derse ek olarak aldıkları ek ders miktarı kuşa döndü. Özellikle şehir merkezlerine uzak bölgelerde çalışarak her gün yol giden meslektaşlarımızın aldıkları ek ders yol masraflarını karşılayamaz hale geldi. Bu nedenle artık sınavlara öğrenci hazırlamak amacıyla açılan DYK (Destekleme ve yetiştirme kursları) derslerine girecek öğretmen sayısını da azaltacaktır. Sendikamız yıl içinde konuyla ilgili bir imza kampanyası başlatarak ek ders ücretlerinin 0 artırılması talebinde bulunarak 157 bin imzayı 09/02/2024 tarihinde MEB’e iletti.
Ayrıca ek derslerle ilgili bir başka husus da vergi hesaplamasına dahil edilen ek ders ücretlerinin emekliliğe yansıtılmaması. Hem ek ders ücretlerinin hem de uzman ve başöğretmenlik tazminatlarının emekliliğe yansıtılması öncelikli taleplerimizdendir. Ayrıca uzman ve başöğretmenlik için gerekli düzenlemelerin yapılması, 20 yılını doldurmuş tüm öğretmenlerimize uzmanlıkta geçirecekleri 10 yıllık süre şartı aranmaksızın başöğretmenlik unvanının verilmesi, kariyer basamaklarının sınavsız olarak kıdem esasına göre verilmesini 18 yıldan beri her platformda dile getiriyoruz.
REFAH PAYI ACİLEN ARTIRILMALIDIR
Memur ve emeklilerin üzerindeki bu yükü hafifletmenin yolu maaşlara enflasyonun üzerinde bir artış yapılmasından geçmektedir. Alım gücünü korumanın ve yükseltmenin yolu refah payından geçmektedir. Her toplu sözleşme döneminde ısrarla üzerinde durduğumuz bir başka konu da refah payı. Toplu sözleşme masalarında aldığımız oransal zam ve akabinde verilen enflasyon farkı asla enflasyonun üzerinde bir kazanç sağlamamaktadır. Bu nedenle memur ve memur emeklileri yıllardır zam alamıyor. Sadece TÜİK verileri doğrultusunda enflasyon oranında artış alıyor. Memur ve emeklilerin yaşam koşullarının iyileşmesi, alım gücünün artması için refah payı ödenmesi elzemdir.
ÜNİVERSİTELERDEKİ SORUNLAR ACİLEN ÇÖZÜLMELİDİR
Üniversitelerin sorunlarının çok olduğunu, kamudaki keyfi uygulamaların en çok görüldüğü yerlerin başında asıl görevi bilim üretmek olan bu kurumların geldiğini görüyoruz. Görevde yükselmelerin keyfiyete bağlı oluşu, tayin/nakil yönetmeliğinin olmaması, akademisyenlerin kadro tahsisi acilen çözülmesi gereken sorunlar. Tüm üniversitelerimizden adil, şeffaf bir yönetim anlayışı bekliyoruz. Bu kurumlarımızda üzerinde durulması gereken tek kriterin liyakat olması gerektiğini, aidiyet veya mensubiyetlerin birer tercih sebebi olmaktan çıkmasını talep ediyoruz. Genel başkanımız dün yaptığı açıklamasında da Anayasa Mahkemesi’nin rektör atamalarıyla ilgili verdiği iptal kararını bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini, üniversitelerimizin her anlamda ve her alanda olduğu gibi, ülkemizde demokrasi anlayışının yerleşmesi ve toplumda demokrasi kültürünün içselleştirilmesinde de lokomotif görevi göreceğin, bu itibarla, rektör atamalarının, tüm üniversite çalışanlarının hür iradeleriyle gerçekleştirilecek seçimlerle yapılmasının sağlamanın elzem olduğunu ifade etti.