Uludağ Enerji’den Depremzedeye Sosyal Yaşam ve Gelişim Desteği

Bir grup gazeteci, kentimizin ve komşu 3 ilin elektrik şebekesini işleten Uludağ Enerji’nin davetlisi olarak Hatay’dayız…

Haber Giriş Tarihi: 09.11.2023 16:32
Haber Güncellenme Tarihi: 09.11.2023 16:32
https://www.bursahaber.com/

Özel Haber: Sevinç Çelebi

Uludağ Elektrik CEO’su Sinan Öktem, Kurumsal İletişim Direktörü Yusuf Ziya Yüce ve ekibinden Ayça Kandemiroğlu, Miray Tunca, Aygül Kumova da bizimle birlikte.

Sağ olsunlar her biri güler yüzleri ve sözleriyle bizi yol boyunca olduğu gibi, gün boyunca da dinç tutmaya çalışıyorlar…

9 ay boyunca Hatay’ı hiç yalnız bırakmamış olmanın huzuru ve haklı gururuyla karşımızda bize adeta can simidi oluyorlar.

Kıskanıyorum onları birazcık… Ne büyük mutluluk!

Hiçbir şeyle kıyaslanmayacak bir huzurdur çünkü birine ve ya birilerine yardımcı olabilmek…

Merak ettiklerimizi sabırla yanıtlıyorlar, bilgi veriyorlar.

Uludağ Enerji CEO’su Sinan Öktem, kampüsü ve çalışmaları anlatırken, “Bırakıp gidemezdik, hayat devam ediyor” diyor…

Ve gerçekten de devam ediyor…;

‘Buyurun size kahve ikram edeyim’ diyor konteynerde yaşayan bir hanım! Bu davete icap etmek elbette ki imkansız..

Dayanmaz ki yüreğim! ‘İnşallah başka bir sefere’ diyebiliyorum sadece…

Bursa Büyükşehir ve Kütahya Belediyeleri’nin oluşturduğu Konteyner Kent Merkezindeyiz.

Uludağ CEO’su Sinan Öktem, AFAD yönlendirmesiyle depremin hemen ardından Hatay’a gelen ilk ekiplerden biri olduklarını anlatıyor. 14 kişilik kurtarma ekiplerinin yıkıntılar arasından üç kişiyi sağ kurtardığını da hatırlatan Öktem, Uludağ Enerji’nin Bursa Uludağ Üniversitesi ve Panoffect işbirliği ile Hatay’da ‘Uludağ Enerji Yaşam ve Gelişim Kampüsü’nü kurduğunu, Temmuz ayında hizmete giren ve 9 konteynırın yer aldığı kampüsün bugüne kadar içlerinde anaokulu ve ilkokul çağında öğrencilerin de olduğu 4 bin 800 kişiye hizmet verdiğini, toplam 9 konteynırdan oluşan kampüste sanat atölyesi, kadınlara yönelik atölye, mesleki gelişim ve oyun atölyesi bulunduğu bilgisini veriyor.

Ayrıca yaşanan büyük travmaya yönelik arzu edenlere psikolojik destek sağlayabilmek için kampüste günde 5 kişiye psikolojik destek veren bir psikolog olduğunu ilave ediyor.

Öktem; çalışmaların iki yıl kadar devam edeceğini düşündüklerini ve normal yaşam başlayana dek burada olmaya devam edeceklerini vurguluyor. 

Uludağ Enerji Yaşam ve Gelişim Kampüsünü geziyoruz.

Pırıl pırıl, tertemiz ve her biri klimalı oyuncak dolu çocuk odalarında güler yüzlü, çocukluğunu yaşamaya çalışan çocuklar karşılıyor bizi. 

Biraz sohbet ediyor, oyun oynuyoruz onlarla.

Uludağ Enerji hiçbir şeylerini eksik etmemiş… Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş, kitap, defter, kırtasiye, oyuncak vs neye ihtiyaçları varsa tedarik etmiş…

‘Keşke bizlerde bir şey alsaydık, eli boş gelmeseydik çocukların yanına’ cümleleri dökülüyor dilimizden…

Bu serzenişimiz sonrasında, ne yazık ki çevrede bu arzumuzu karşılayabileceğimiz bir imkan olmadığını ancak Uludağ Enerji ekibinin her ay Hatay’a geldiklerini ve destek olmak isteyen olursa bunu kabul edeceklerini öğreniyoruz.

Çocukların Eğitimini Uludağ Üniversitesi’nden eğitim görevlilerinin sağladığını, her Cuma günü bir grup eğitimcinin kampüse gelip, birer hafta konteynerlerde kalıp çocukların eğitimini üstlendiğini, ertesi hafta diğer eğitimcilere görevini bıraktığı bilgisini ediniyoruz.   

Bir diğer ziyaret yerimiz hemen çocuk oyun-eğitim odalarının yanında bulunan Kadın Gelişim atölyesi oluyor.

Bu atölyede kadınlar el emeği göz nuru ürünler yapıyorlar.

Uludağ Enerji yetkilileri bizlere de kadınların yaptıkları bebeklerden birer tane hediye ediyor.

‘BİZİ GÜZEL HATIRLA’

Tam herkes çıkmışken ve kampüsten ayrılmak üzereyken bir an kadınlardan birisi yanıma yaklaşıyor ve gömleğimin yakasına el emeği göz nuru kelebeği iliştiriyor… Ve de ‘Şans getirsin sana. Bizi güzel hatırla’ diyor…

Sessizce ve sıkıca sarılıyorum kendisine…

Anlatılmaz duygular! Baktıkça hem kampüsü hem Hatay’ı hatırlayacağım. Unutmakta da mümkün değil zaten…

Bursa’ya dönme vakti…

Kampüsten ayrılınca yeniden gerçek hayatla yüzleşiyoruz…

Gri renge bürünmüş, enkaz kaldırma işlemi devam ettiğinden dolayı tozlu örtüsünü giymiş, öyle ki bazı palmiye ağaçları bile solmuş, artık şehir demeye dilimin dahi dönmediği yere dönüyoruz.

Yıkık dökük binaların yanından, asılı kalan tabela sayesinde bir zamanlar yüzlerce, belki de binlerce misafir ağırlayan bir otel olduğunu anlayabildiğimiz enkaz kalıntısından, evi yıkılmış ancak olmayan kapısının önüne çaresizce tezgah açan ve ekmeğini çıkarmaya çalışan esnafın önünden, anı ölümsüzleştirmek için fotoğraf çekmek için durduğum enkazın ortasında gördüğüm hayvan kafası iskeleti ve daha neler neler eşliğinde çarşıya varıyoruz…

Çarşı da elbet almış nasibini depremden..

Yarı yıkık binalar, yarısı biraz daha sağlam… Sağ tarafımda çarşının ortasında hayata tutunmaya çalışan ve tavla oynayan adamlar, sol tarafımda tamamen yıkılmış ve yok olmuş dükkanlar…

Dönüşe geçmeden mecburen yemek molası veriyoruz. Malum yaşamak için yemek yemek mecburi ihtiyaç…

Ancak kahvaltı dışında gün boyunca bir şey yemememize rağmen aylar sonra yeniden yemek yiyecek olmaktan utanıyorum…

Bizleri kalpleri acılarla dolu olan fakat samimiyetle ve güler yüzle karşılayan personel sayesinde biraz olsun kendime geliyorum…

Hatta ustayla soğan doğruyoruz…

Uludağ Enerji Kurumsal İletişim Direktörü Yusuf Ziya Yüce’nin de sadece bir gün sonra doğum günü.

Uludağ Elektrik Ekibi, bunu unutmuyor ve Hatay’ın meşhur Künefesi üzerine mum koyarak doğum gününü kutluyorlar.

Buruk doğum günü kutlaması elbet...

Ve devam ediyoruz yolumuza, çarşıdan çıkıp tamamen yıkılmış Meclis Binasının yanına varıyoruz…

Asi Nehrinin geçtiği şehri buruk duygular içinde geziyoruz.

Hatay’ı bırakmayan ve terk etmeyen az sayıda insan ve esnaf ayakta kalmaya direniyor.

Depremde yerle bir olmuş, Hatay Ulu Camii önüne geliyoruz.

Bursa Büyükşehir Belediyesi yeniden yapımını üstlenmiş. Seviniyoruz. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Hatay’da emeği büyük. Tebriklerimizi gönderiyoruz.

Yolda ilerlerken, fotoğraf çektiğimi gören orta yaşlı bir kaç Hatay’lı  Bey beni durduruyor ve kim olduğumuzu soruyor.

Gazeteci grubu deyince de ‘Sadece bir ay hatırlandık, daha sonra da kimse buraya gelmedi. Biz depremde ölmedik lakin bu gidişle sahipsizlikten, tozdan öleceğiz, enkazlar kaldırılırken sulama yapılmıyor. Unutulduk, terk edildik, kimsesiziz. Lütfen sesimiz olun, bir günlüğüne dahi olsa tüm Meclis’i buraya, Hatay’a davet ediyoruz. Lütfen gelsinler ve ne yaşadığımızı görsünler’ diyorlar ve ben arkadaşlarıma yetişebilmek için kendileriyle vedalaşmaya çalıştıkça, onlar peşimden gelip anlatmaya devam ediyorlar…

Unutulmadıklarını, bizlerin tam da onlar için o gün orada olduğumuzu, Uludağ Enerji’nin Yaşam Merkezi’ni anlatmaya çalışıyorum kendilerine. Seviniyorlar…

Ancak bu koskocaman adamların yaşadıkları sorunları anlatma, dertleşme ihtiyacını, seslerini duyurma gayretini hissettikçe, işte o an benim o tozun toprağın içinde yok olasım geliyor…

‘Tamam söz, söylediklerinizi aynen yazımda aktaracağım’ diyorum. Ve gözlerinde bıraktığım umutla ve dillerindeki hayır dualarıyla yanlarından ayrılıyorum…

Artık ne gözlerim görüyor, ne kalbim dayanıyor..

Bir an önce ayrılmak istiyorum bu şehirden…

Kaçmak istediğimden değil, o an bir şey yapamamanın, yaralarına, yitirdiklerine merhem olamamanın çaresizliğinden gitme isteğim…

Bu düşüncelerle Hatay Havaalanına varıyoruz.

Ölüm sessizliği sarmış orayı da…

Bizim dışımızda bulunan birkaç yolcu da görevliler de, herkes sessiz.

Sabahki ruh halimizden eser yok…

Bir zamanlar her şeyiyle çok güzel olduğu belli olan; kafeteryalar, hatta künefe dükkanı dahi bulunan havaalanında artık su alabilecek bir yer dahi yok! Haftanın belirli günleri uçak geliyormuş…

Varın gerisini siz tahmin edin artık ya da varsa imkanınız gidin ve varlığınızla nefes katın Hatay ve Hataylıya!

Çünkü onların tek isteği unutulmamak…

Toparlanır mı Hatay tekrar bilmem. Dileklerim o yönde elbet…

Ancak başta Uludağ Enerji’yi gönülden kutluyor ve Hatay’ı Kahramanmaraş’ı, kısacası depremin vurduğu tüm şehirleri ve geride kalan insanları bırakmayanlara binlerce, katrilyonlarca kez selamlarımı gönderiyorum…

Uçağımız geliyor…

Ve bizler Hatay’da yaşanan tüm acıları ve acılı insanları geride bırakarak ‘normal’ hayatlarımıza dönmek için yola çıkıyoruz…

Kendi adıma: Elimde sihirli bir değnek olması ve zamanı geriye alabilme hayaliyle Hatay’dan ayrılıyorum…